Sayfalar

10 Ağustos 2016 Çarşamba

İthaflarla yazılan roman!


Eski kitapların en sevdiğim yeri ilk sayfasıdır. Hızlıca kapağı çevirip bakarım, bir ithaf var mı diye...
Özlü sözler, duygulu sözler, yüreklendiren sözler, aşkla dolu sözler...
Hiç tanımadığınız iki kişi arasındaki tarif edilmez bir ana tanıklık edersiniz.
Sahaflarda gezinirken ansızın karşıma çıkıverir...
Bu kitap da öyle oldu. Editörümüz Necla'yla sohbet ederken birden kitabı gösterip, "Fikret buna bakmalısın" dedi. Ölmeye Yatmak, Fikrimin İnce Gülü, Bir Düğün Gecesi gibi unutulmaz romanların yazarı Adalet Ağaoğlu'nun eşi Halim Ağaoğlu'na ithaflarından oluşan bir kitap...
Halim Ağaoğlu, eşinin ilk kitabını ona ithaf edeceğini söylediği zaman ona verdiği yanıt bu kitabın da anlamını ortaya çıkarıyor.
Bu onların arasında özel bir anlaşmadır. Eşine "Kitaba basılmasın da, baskıdan sonra bana elle yazacağın bir ithafla kitabı armağan et" der.
Adalet Ağaoğlu çok verimli bir yazar. Öykü, deneme, roman, oyun, çeviri, mektuplaşmalar, nehir söyleşi, anı-anlatı türlerinde yazdığı onlarca kitabını (bunlara her yeni baskı da dahil) eşine ithaflarla hediye eder.
Bu kitaplar bugün Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi'ndeki Adalet Ağaoğlu Araştırma Odası'nda bulunuyor.
Tabii ki büyük bir yazarın ithafları da ona yakışır olmuş. O dönemki gündeme uygunu da var, ruh halinin seyrine göre olanı da; kimi zaman sevgi ve aşk dolu, kimi zaman sitem dolu...
Halim Ağaoğlu, "İlişkimizin o anki durumuna göre yazıyordu" diyor...
Kitaptaki ilk ithaf 1962 tarihini taşıyor. 54 yılda yüzlerce kitap ve ithaf...
Twitter'da 140 karakteri geçmeyen mesajlar gibi yazmış Adalet Hanım.
Bu kadar bilgi yeter, okuma keyfini kaçırmamak için Fikrimin İnce Gülü'nün peşine düştüm... Almanya'daki Türk işçilerinin hikayesinin anlatıldığı ve filme de çekilen roman, Adalet Ağaoğlu'nun en çok basılan, bilinen eseridir.
1976'daki ilk baskıya şöyle yazmış:
"Halimciğim, bu romanın edebiyatımıza ve insanımıza katkısında en başta senin yazarlığıma güvenin büyük payı olduğunu hep bilerek, her zaman."
4.'üncüyü 1984'te yazmış:
"O kadar çığlık! İşte ancak 4. basım sekizinci yılda. Oysa seni de nekadar yoruyorum. Hoşgör."
7.baskı 1994 yılında aynı zamanda bir evlilik yıldönümü mesajı:
"Yolların kralı Halim'e
Romanların kraliçesinden 1 yastıkta 40 yıl armağanıdır.
Dantela gibi işlediğim sevgimle."
Her baskıda birbirinden müthiş cümleler ve yıllar sonra 28. baskı 2014 Temmuz'unda:
"Birtaneceğim
bizim şu Bayram, yıllar sonra yeniden ellerinden öpmekte!..
Bugünlerde memlekette son model arabaları alıp satan bir şirketi olduğu söylenmekte, biliyor musun? Bu buluşuma karşılık senden büyük bir kahkaha beklerim."
Adalet ve Halim Ağaoğlu'nu uzun bir ömür diliyorum...
Ki bizler de daha nice ithaflardan mahrum kalmayalım...
(Sabah Kitap ekinin Haziran 2016 sayısında yayınlanmıştır.)

9 Ağustos 2016 Salı

Osmanlı'nın izinde...


 Avrupalı bir elçinin kabulü: Divan Salonu'nda Veziriazam tarafından verilen ziyafet (1757). Ünlü Osmanlı ressamı Jean- Baptiste van Mour...

Tarihiyle haklı olarak gurur duyan bir halkın tarih bilgisinin kulaktan dolma bilgiler, hurafeler ve dizilerle sınırlı olması hazin bir durum...
Yaşadığımız topraklar ilk insanın dünya üzerinde boy gösterdiği kadim topraklar.
Kimler gelip geçmemiş ki...
Hititler, Frigler, Lidyalılar, İyonlar, Urartular, Persler, İskender, Roma, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti...
Binlerce yılın medeniyetleri de gelenekleri, görenekleri, mimarisi, yemekleri, yaşam biçimleriyle kısacası kültürüyle bugünlere kadar izler bırakarak gelmiş.
Askeri ve devlet geleneğini de unutmamak gerekir.
Bunların içinde hiç kuşkusuz en önemlisi mirasçısı olduğumuz 623 yıl boyunca dünyaya hükmeden Osmanlılar'dır...
Ancak ideolojik pencerelerden bakarak, önyargılarla geçmişi değerlendirmek büyük haksızlık ve tek kelimeyle ayıp.
Arap çöllerinden Kırım'a, Afrika'dan Avrupa'nın içlerine kadar 3 kıtada boy gösteren bir imparatorluktan söz ederken şöyle bir yutkunmak gerekir.
Ne küçümsemenin ne de abartılı övgülerin anlamı yok.
Tarih orada duruyor; yanlışları ve doğrularıyla...
Mesele aktarılanların doğru, vicdanlı bir objektiflikle ve tabii ki titiz araştırmalarla ele alınmasıdır.
Osmanlı, camidir, çeşmedir, kervansaraydır, handır, hamamdır, çarşıdır, külliyedir...
Osmanlı müziktir, ebrudur, minyatürdür, çinidir, güzel sanatlardır...
Osmanlı büyük savaşlardır, fetihlerdir...
Osmanlı, ayaklanmalar, anlaşmalar, reformlar, hesaplaşmalardır...
Osmanlı padişahtır, sadrazamdır, validelerdir, vezirdir, kadıdır, din alimidir, hukuktur, adalettir, vicdandır...
Her dine ve kültüre kucak açmış büyük emperyal bir devlettir...
Bugünlerde Ortadoğu'da yaşananlar Osmanlı'nın önemini bir kez daha göstermektedir.
Gazeteci Kerem Çalışkan da buradan yola çıkarak "Herkes İçin Osmanlı" kitabında bu soruların cevabını veriyor.
Kerem Çalışkan, kitabı herkesin Osmanlı'ya dair bilgisini zenginleştirmek için yazdığını belirtiyor ve ekliyor: Özlü, derinlikli, kompakt, neden-sonuç ilişkilerini veren temel bir Osmanlı kitabı...
Yazar, tasniflere ve kronolojiye dikkat ederek akılda kalıcı tespitlerle ilerleyerek Osmanlılar'ı basit anlaşılır bir dille anlatıyor.
Örneğin her padişah hakkında önce kişisel bilgiler sonra da dönemindeki önemli olaylar birlikte verilmiş. Kurumlar, sosyal yaşam, gündelik hayat, Ramazanlar, kültürel aktörler, el sanatları, dini inanç- azınlıklar, ayrıntılı ancak gereksiz tefferuatlara girilmeden aktarılmış.
Osmanlı'daki meslekler bölümüne ya da ABD'ye giden Blue Jean'ın öyküsüne bir göz atın ne demek istediğimi anlayacaksınız...
Osmanlı kılavuzu, rehberi gibi okunabilen kitabı Google'la büyüyen nesil de çok sevecek yazın kumsalda tarih okumak isteyenler de...
Kısacası Herkes İçin Osmanlı...
(Sabah Kitap ekinin Haziran 2016 sayısında yayınlanmıştır.)