Sayfalar

26 Ocak 2019 Cumartesi

Ve gemi iskeleye yanaştı...


Osmanlı'da denizcilik konusunda kahramanlık hikayeleri dışında bildiklerimiz sınırlıdır. Doç. Emrah Safa Gürkan, Sultanın Korsanları kitabıyla bu alandaki eksikliği giderecek ilk adımı attı; dili, konuları ve belgeleriyle övgüye değer bir çalışma ortaya çıkardı.

Beşiktaş iskelesinin önündeki meydanda tüm haşmetiyle büyük bir denizcinin heykeli ve az ötesinde de türbesi vardır.
Devasa döküm toplar serpiştirilmiştir aralara.
Hemen hizasındaki Deniz Müzesi'yle meydandaki büyük denizci birbirini tamamlar.
Osmanlı'nın Kaptan-ı Deryası Barbaros Hayreddin Paşa'nın heykeli denizin ufkuna bakarken sonsuz uykudaki bedeni de rivayet olarak nakledilen vasiyetindeki gibidir: Yattığım yerden denizin şıyırtısını işitmek isterim.
Müze, heykel ve türbenin önünden geçerek çıldırtan trafik ve kalabalıkların arasından işine ya da evine gidenler ne düşünürler bilmem ama tarihi topların içine sıkıştırılan çöpler içimi burkar.
İki yıl önce Fransa sahilindeki Nice'ten Monaco'ya giderken keçi yolu gibi bir yerden ulaşılan kayalıklar arasındaki Ortaçağ'dan kalma bir kasabada asılı tabelayı görünce de hüzünlenmiştim.
Plakette dönemin Fransız kralı 1. François ve müttefiki Kanuni Sultan Süleyman'ın 16. yüzyıldaki ortaklığından söz ediliyordu.
1543 yılında Barbaros'un kumanda ettiği Osmanlı-Fransız güçlerinin Savoy Kontluğu'nun sınırındaki bu kasabayı ele geçirdiği yazıyordu.
Yalnız bizim değil Batılı kaynakların da saygınlıkla söz ettiği Barbaros'un kahramanlıkları dışında denizcilik hakkında bilgimiz neredeyse yoktur.
Halbuki Osmanlı karada olduğu kadar denizlerde de boy göstermiştir.
Korsanlar, gemiciler, forsalar, kürekçiler, savaşlar, toplar, yelkenliler, yağmalar, esirler, köleler kimdir?
Bir zamanlar şapelleri, meyhaneleri ve evleriyle esirlerin, kölelerin yaşadığı Haliç kıyısındaki Kasımpaşa'da neler olmuştur.
İşte bu soruların cevabını, hem de çok çok fazlasını bize Osmanlı tarihçisi Doç. Dr. Emrah Safa Gürkan yeni kitabı Sultanın Korsanları/Osmanlı Akdenizi'nde Gazâ, Yağma ve Esaret, 1500-1700 adlı çalışmasıyla veriyor.
13 YIL SÜREN ARAŞTIRMA
Gürkan'ın bir önceki Sultanın Casusları/16. Yüzyıldan İstihbarat, Sabotaj ve Rüşvet Ağları'nın tamamlayıcısı olarak gördüğüm yeni kitabı; dili, örnekleri ve çok yönlülüğüyle övgüyü hak ediyor.
Osmanlı tarihçilerinin kutbu Halil İnalcık Hoca'nın 2005 yılında verdiği konuyla bu alanda çalışmaya başlayan Gürkan, 13 yıl boyunca Osmanlıca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, İngilizce, Portekizce, Katalanca, Latince ve Almanca kaynakları elden geçirmiş. Hollandaca ve İsveçce kitaplardan yararlanmış.
Ayrıca Malta, Osmanlı, İspanya ve Venedik arşivlerinden belgeler kullanmış.
Kuru kuruya bir tarih çalışmasının ötesinde; denizcilerin ne yiyip içtikleri, hastalıkları, askeri taktikler, topogrofya, sosyo-ekonomik durumlar ve hepsini tamamlayan çok renkli insan tiplemeleri... Gürkan Hoca, Türkler'in Büyükleri kitabında kendisiyle yapılan söyleşide bu tipleri şöyle anlatıyor :
 Batı müziği sevdasıyla Avrupa'ya gidip Hıristiyanlığa geçen, ancak sonradan tekrar memleketine ve Hak dine dönüp üstüne bir de hacı olan tunus dayısının oğlu Ahmed Çelebi/Don Felipe.
 Hz. İsa'yı Yahudilerin öldürdüğünü duyunca önüne çıkan ilk Yahudi'yi döven ve ondan sonra her gün kilisedeki kandil yağı ve mumları kontrol edip 1-2 akçe adak bırakan sarhoş Rıdvan.
 Dört başarısız kaçış denemesinin ardından anca fidye ile son dakikada esaretten kurtulan meşhur Miguel de Cervantes.
 Fırtınadan sığındığı Veere'de karısıyla çocuklarını gören ve İspanyol gemilerine saldırırken Oranj Dükü'nün bayrağını çeken Küçük Murad Reis ve yıllar sonra Sela'ya kendisini ziyarete gelen kızı Lisbeth Jansssen.
 Esaretten kurtulup memleketine dönerken ufukta korsan gemisi görüp tekrar esarete düşeceği korkusuyla zor günlerde lazım olur diye 20 altın madalyonu bir çırpıda yutan M. Vaillant.
 Sahraaltı Afrikası'ndan Avrupa'ya getirilince Hıristiyan olan, daha sonra korsanların eline düşünce Müslümanlığı seçip yıllar süren münzevi bir yaşamın neticesinde veli muamelesi gören, ancak kırk sene sonra kalbinde tekrar Hz. İsa'yı bulup inancı uğruna ölümü göze alanzenci köle Antonius de Noto.
 Kelime-i şehâdetin anlamını bilmeyen ve Hz. Muhammed'i selefiyle karıştırmakta beis görmeyen bir sürü mühtedi.
 Lampedusa Adası'ndaki bir mağaraya adak adayan Hıristiyan ve Müslüman denizciler ve bu adakları Sicilya'daki Meryem Ana Kilisesi'ne götüren Malta korsanları.
 Kuzey Afrika'ya gidip Müslüman olan ve hakarete uğradığı, sevdiği kızı babasından alamadığı ya da dolandırılıp sakalı yolunduğu için korsanları Hıristiyan kıyılarına getiren müntakim mürtedler.
 Yağmaladıkları Palermo kıyılarındaki mahzenlerden çıkan şarabı içip zom olan ve kıskıvrak yakalanan gaziler,
 Halkın veli mertebesine çıkardığı Hıristiyan doğumlu nev-Müslümanlar, denizcilikten anlamayan yeniçerilere fark ettirmeden rotasını değiştirdikleri gemilerini Hıristiyan limanlarına sokmayı başaran esir denizciler.
Emrah Safa Gürkan'ın kitabı sayesinde Barbaros'un önünden başım dik geçiyorum artık. Neredeyse 5 asır sonra onun şahsında denizcilerin ruhu şad olmuştur.
(Sabah Kitap'ın Aralık 2018 sayısında yayınlanmıştır.)