Geçen yıl ölen Philip Kerr'in Dedektif Bernie Günther serisinin 13'üncü kitabı
Bir Yunan Hediyesi yayımlandı. Kerr 1989'da başladığı seriye üç kitaptan sonra
ara verip 15 yıl sonra yeniden yazmaya başlamıştı. Bernie son kez Nazilerle
hesaplaşıyor.
Üç yıl önce ünlü polisiye yazarlarının
katıldığı Kara Kitap Festivali için İstanbul'a gelmişti.
Bir oturumda konuşmuş,
röportajlar vermişti.
Türk okurunun biraz geç tanıdığı dedektif Bernie
Günther'in yaratıcısı Britanyalı yazar Philip Kerr, "Bernie'nin yolu İstanbul'a
düşebilir mi" sorusunu "Gelirse şaşırmam" diye yanıtlamıştı.
Ben de kitap
ekinde "Dedektif Günther'in ruhu İstanbul'daydı" başlığıyla Philip Kerr'i
anlatmıştım. Serinin 11'nci kitabı Sessizliğin Öte Yakası ise yeni
yayınlanmıştı.
Ardından Prusya Mavisi çıktı, ben bir ümitle Bernie'nin yolu
buralardan geçecek diye beklerken ölüm haberi geldi.
Geçen yıl Philip Kerr daha
62 yaşında iken hayata veda etti.
O da Millenium serisi üç kitabıyla dünyayı
kasıp kavuran İsveçli Stieg Larsson gibi erken veda etti. Ancak Larsson
kitabının başarısını bile göremeden ölmüştü.
İskoç yazar Philip Kerr ise
Dedektif Bernie Günther'i tanıttığı Berlin Üçlemesi olarak da bilinen
kitaplarının ilki Mart Menekşeleri'ni 1989'da yazdı.
Sonra 1990'da Solgun Suçlu
ve 1991'de Alman Usulü Bir Ağıt ile seriyi tamamladı.
Dedektif Günther
günümüzde değil Nazi Almanyası'nın 1930'lu 1940'lı yıllarında iş
başındaydı.
Dünyanın gördüğü en büyük felaketlerin yaşandığı milyonlarca
insanın öldüğü, yaralandığı İkinci Dünya Savaşı yıllarıdır.
Eskiden olduğu gibi
savaş cephelerde değil sivilleri de içine alan korkunç bir boyuttadır.
Harabeye
dönen şehirler, katliamlar, masum insanların acısının yanında "bir cinayetin
peşine düşen dedektifin sözü mü olur" demekten kendinizi alamıyorsunuz belki de
ancak iyi yazarlık böyle bir şey. Philip Kerr, kurgulamasıyla tüm bu soruların
üstesinden geliyor.
Zaten Kerr, kitaplarının yalnızca polisiye değil,
polisiyenin sarmaladığı siyasi romanlar olduğu söylüyor.
Hukuk okuyan Philip Kerr, bir süre Almanya'da felsefe eğitimi de görmüş.
Kitaplarını yazmak için İngiliz İstihbarat Servisi'nin savaş sırasında Alman
iç politikasıyla ilgili bilgileri topladığı en büyük Holokost arşivini de içeren
Weiner Kütüphanesi'nde çılgıncasına çalışmış. Gizli istihbaratın yanısıra, Nazi
rejiminden kaçan kişilerin anlatımlarını ve şahit oldukları olayları arşivlediği
bu kütüphanede onlarca belgeyi elden geçirmiş.
Her kitap önce basit bir cinayetle başlıyor ama arkasından Nazilerin
kodomanlarına, Göring, Himmler gibi isimlere uzanıyor.
"Aslında Avrupa siyaseti
ve ahlaki değerleri üzerine yazıyorum. Ama romanlarım polisiye alanına girmiyor
desem de saçma olur. Sadece biraz daha fazlasını düşünüyorum. Arkada büyük
planlı kitlesel bir katliam yapılırken, önde ceryan eden sıkıcı küçük bir
cinayeti çözmenin büyüleyici olduğunu düşünüyorum" diyordu.
Kadınlara bakışı, zekası, kişiliği, fırlamalığı ve o inanılmaz espri gücüyle
Bernie Günther, işinin hakkını veriyor.
Vicdanı her daim ona yön veriyor.
Nazi
olmamış, ülkesine sadık ama kendi doğrularınca hareket ediyor.
Sonra yazmayı bırakmıştı.
Niye bıraktığını Kara Hafta Festivali'nde
açıklamıştı:
O dönem Naziler ile ilgili belge ve olaylara o kadar çok girmiştim
ki birden kendimi onların destekçisi ve işbirlikçisi gibi hissetmeye başladım.
Bu duyguyu uzun süre üstümden atamadım.
Bu duygu 15 yıl sürmüş, okurlardan gelen baskılar sonucu dedektifi yeniden
uyandıran Philip Kerr, ardı ardına Biri ve Öteki, Sessiz Alev, Ölüler
Dirilmezse, Sahra Grisi, Ölümcül Prag, Katyn Katliamı, Zagrepli Kadın,
Sessizliğin Öte Yakası, Prusya Mavisi'ni yazdı.
Ölümünden sonra bir kitabı daha çıktı. Alfa yayınları Dedektif Bernie
Günther'in Serüvenleri'nin 13'üncüsünü bu ay yayınladı: Bir Yunan Hediyesi.
Bernie hayranları için kitabın ayrıntılarına girip keyiflerini bozmak
istemem.
Önsüzüyle yetinelim: Yıl 1957. Bernie Günther kimliğini ve kirli geçmişini ardında bırakıp
Christof Ganz adıyla Münih'te kendine yeni bir hayat kurmuştur. Çok geçmeden,
sevimsiz bir tesadüfle Almanya'nın saygın bir sigorta şirketinde işe başlayıp
bir sigorta ödemesini araştırmak üzere Yunanistan'a gönderilince, kendini bir
anda karmaşık bir suç ağının ortasında bulur. Batan bir geminin ardından işlenen
dehşet verici bir cinayet, yıllar önce, savaş döneminde yaşanan bir zulmün
izlerini ortaya çıkarır. Yunan polisiyle zorunlu işbirliğine giren Bernie
Günther katili bulup ülkesine dönebilmek için savaşın karanlık tarihiyle ve
geçmişiyle korkusuzca yüzleşmek zorunda kalacaktır.
Tarihle polisiyeyi büyük bir ustalıkla bir araya getiren Kerr, "iyi polisiye
iyi edebiyattır" sözünün hakkını veren bir yazardı.
Hatta tutkunu olduğu futbol
alanında Scott Manson adında bir dedektif çıkartıp üç kitap yazmıştı. Ama Bernie
Günther'in yerini hiç bir şey dolduramaz.
Bilmiyorum bu kadar verimli bir yazarın hala bir yerlerde yedeklediği yeni
maceraları vardır belki de.
O zamana kadar elveda ve teşekkürler Philip
Kerr, huzur içinde uyu...
(Sabah Kitap Ekinin Haziran 2019 sayısında yayınlanmıştır.)