Prof. Dr. Bernard Lewis'in Batı'yla yani Hıristiyan Avrupa ile Müslüman Ortadoğu arasındaki yüzyıllar süren mücadeleyi ele alan çalışması Hata Neredeydi?/ Doğu'nun 300 Yıldır Cevabını Aradığı Soru yeniden basıldı. Kitapta Müslüman Ortadoğu'yu Mısırlılar, İranlılar ve çok yerinde olarak ağırlıklı bir şekilde Türkler (Osmanlılar) temsil ediyor
Dünya, virüsle altüst olurken yeni bir
tartışmanın da kapısı aralandı: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Olur ya da
olmaz, tarih gösterecek ancak bizim kadim meselemiz Batılılaşma ise güncelliğini
yitirmiyor.
Ortadoğu tarihinin önemli ismi ve bu konuda otuzu aşkın kitap
yazan, makaleler kaleme alan Prof. Dr. Bernard Lewis'in "Hata Neredeydi?/
Doğu'nun 300 yıldır cevabını aradığı soru" çalışması yeniden basıldı.
İki
yıl önce 102 yaşında ölen Prof. Lewis'in kitabını korona tartışmaları eşliğinde
okumak, toplumların ve hayatların kırılma noktalarını yeniden düşünmeye vesile
oldu.
Lewis, kitabını baskıya verdiğinde dünya 11 Eylül'le sarsılıyordu.
2001'de ABD'ye yapılan terör saldırıları üzerine, kitaba bir önsöz yazmak
zorunluğu hissetti: Kitap, bu olayları üreten, fikirlerin ve tavırların uzun
silsilesini ve büyük resmini irdelemesiyle ilişkilidir.
Ortadoğu ve Batı
dillerine hakimiyetiyle tanınan İngiliz asıllı ABD'li tarihçi, İslam tarihi ve
İslam-Batı ilişkisi hakkında uzmandı.
Türkçe'yi de erken bir dönemde
öğrenmişti.
Modern Türkiye'nin Doğuşu çalışması son dönem Osmanlı tarihi
üzerine temel kitap olarak okutulan Bernard Lewis, 1998 yılında Atatürk Barış
Ödülü'nü de aldı.
Lewis'in kitabına şu soruyla başlıyor: İslam tarih
sahnesine çıktığı andan itibaren açık, güçlü, yaratıcı bir uygarlık oluşturdu ve
bu anlamda ortaçağ karanlığındaki Hıristiyan Avrupa'sından çok daha etkin bir
kişilik sergiledi. Bilimde, sanatta, eğitimde, ve askeri alanda onlara karşı
zafer üstüne zafer kazandı. Ancak sonra her şey tersine döndü ve tarihin hangi
dönemecinde üstünlüğünü kaybetti...
Ve ardından 7 ana başlık altında
ilerliyor: Savaş meydanından alınan dersler, zenginlik ve güç arayışı, toplumsal
ve kültürel engeller, modernleşme ve toplumsal eşitlik, laiklik ve sivil toplum,
zaman, mekan ve modernite, kültürel değişim yüzleri...
Hiç kuşkusuz tarih
boyunca ilerlemenin motoru savaşlardır.
Üstünlük sağlamak için rekabet ve
yeni buluşlar itici güç olmuştur.
Öteki diğerini yenmek için daha da ileri
taşımıştır.
Lewis'in başlangıç tezi de öyledir.
Kitap, Batı'yla yani
Hıristiyan Avrupa ile Müslüman Ortadoğu arasındaki yüzyıllar süren mücadeleyi
ele alıyor.
Müslüman Ortadoğu'yu ise; Mısırlılar, İranlılar ve çok yerinde
olarak ağırlıklı bir şekilde Türkler (Osmanlılar) temsil ediyor.
İki dinin
birbirine bakışı, önyargıları, devletlerin siyaseti, anlaşmalar, kültürel
etkileşim, tavizler vs. kitabın ana hatlarını oluşturuyor.
Saatlerin
kullanımından takvimlere, seyyahlardan tüccarlara, kahvenin hikayesinden dilin
kullanımına, kadınlardan köleliğe, mimariden müziğe, tiyatrodan edebiyata,
imtiyazlı sınıflardan bilime kadar birçok konuda örnekler veriliyor.
Dilin
akıcılığı, anlatım güzelliğinin yanı sıra olayların karşılaştırılmalı olarak
sunulması da kitabın altı çizilesi yanlarından biri...
Ancak Hata Neredeydi?
kitabının yazarının rahatsız eden yanı indirgemeci bir bakış açısına sahip
olması.
Özellikle Fransa ve İngiltere'nin duruma göre Rusya ve Türkiye arasında taraf değiştirmelerini, Osmanlı'nın Büyük Oyunu öğrenmesi olarak değerlendiriyor.
Ancak, iki taraf arasında denge politikası her zaman varolageldi.
Özellikle Osmanlı'nın bunu çok iyi kullandığı aşikardır.
Fatih'in İstanbul'u fethetmeye hazırlandığı sırada Venedik ve Cenevizliler'le kurduğu ilişkiler, Kanuni'nin İspanya karşısında Fransa'ya olan desteği, Protestanlığı desteklemesi denge politikalarına örnektir.
3 yıl önce bu köşede uzun uzun ele aldığımız Halil İnalcık Hoca'nın Osmanlı ve Avrupa kitabında bu meseleye bakışı çok nettir: "15. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı, Avrupa tarihini şekillendirmede çok önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı'ya referansta bulunmaksızın raison d'etat, reel politik, güç dengesi ve hatta Avrupa kimliği gibi kavramları açıklamak mümkün değildir. Osmanlı ile Avrupa arasında karşılıklı etkiler aşikâr olduğu halde maalesef bu etkileşim Batı tarihçiliğinde çok fazla dikkate alınmamıştır. Hristiyan Haçlı geleneği, uzun süren savaşlara bağlı olarak gelişen düşmanlık, kültürel yabancılaşma gibi bazı tarihsel nedenlerden ötürü ve belki de Osmanlı'nın Aydınlanma sürecinin dışında kalması dolayısıyla Osmanlılar Batı tarihçiliğinde genellikle Avrupa ve Avrupalılığın karşıtı ve antitezi olarak ele alınmıştır. Oysa taraflar arasında çatışmadan çok daha fazlası mevcuttur."
Değerli tarihçimiz İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı kitabında Osmanlı modernizmini şöyle tarif eder: Reform ve değişme hayatın her kompartmanında görülüyordu ve gelişmelerin kökü sadece 19. yüzyılın değil, bütün Osmanlı asırlarının içindeydi.
Ünlü şarkiyatçı Prof. Lewis'in iki şapkası vardı. Biri tarihçi biri de siyasetçi.
Görüşleri, dönemin Amerikalı yöneticilerini çok etkilemişti.
Aynı zamanda Başkan Bush'un danışmanıydı.
Tarihçi Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu'na göre; Lewis, Ortadoğu tarihi üzerine sahip olduğu birikimi siyasete dönüştürerek sert siyasal pozisyonlar almış ve ve "Neocon" olarak kısaltılan "Yeni Muhafazakârlık Hareketi"nin Ortadoğu tasavvurunu şekillendirmiştir. (Sabah gazetesi 27 Mayıs 2018)
Ve buradan yola çıkarak ABD'nin Irak istilasının arka planını oluşturan doktrinin sahibidir.
Kuşkusuz bu tarihi tartışmanın ve kavganın daha çok su kaldıracağı aşikar...
(Sabah Kitap ekinin Haziran 2020 sayısında yayınlanmıştır.)