Sayfalar

27 Şubat 2021 Cumartesi

Mülteciler: Acı bir devrimin insanları...

                                  (Fotoğraf: Murat Şengül)

Dünyanın en önemli sorunlarından biri olarak görülüyor mülteciler. Zorunluluk nedeniyle yerlerini, yurtlarını terk eden insanların acı hikayelerine herkes duyarlı mı bilinmez. Marc Engelhardt'a göre onlar farkında olmadan acı bir devrimi gerçekleştiriyor.

Gecenin bir vakti, ay pırıl pırıldı, kitabı yeni bitirmiştim.
Okuduklarım içime oturmuş, az ötemde uzanan simsiyah Ege Denizi'ne bakıyordum...
Şu anda kim bilir kaç can azgın dalgalarda yaşam mücadelesindeydi...
Sığınmacı Devrimi/ Son Göç Dalgası Dünyayı Nasıl Tümüyle Değiştirdi kitabı dünyanın dört bir yanındaki 26 Alman gazetecinin izlenimlerinden oluşuyor.
Somali'den Irak'a, Suriye'den San Salvador'a, Etiyopya'dan Avustralya'ya göç hikayeleri ve aralarına serpiştirilmiş siyasetin ağır işleyen çarkı, zalim tacirler ve ne yapılmalı sorularına da yanıt aranıyor.
Kitabı derleyen Marc Engelhardt, dünyanın varoluşundan bu yana yaşanan göç olgusunu 21. yüzyıldaki geldiği noktayı devrim olarak niteliyor.
Ama nasıl bir devrim?...
2015'teki Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre, 65 milyondan fazla insan; göçmen, sığınmacı, mülteci gibi sıfatlarla yerinden yurdundan olmuş durumda.
Bu da dünyadaki her 100 insandan birinin sığınmacı olması demek.
Ailesini, sevdiklerini, topraklarını terk etmek zorunda kalmış.
Kimi iç savaştan, kimi ülkeler arası savaştan, kimi ırkçılıktan, kimi dini baskıdan, kimi fakirlikten, kimi çetelerden, kimi ekolojik felaketlerden...
Milyonlarcası kamplarda tahmin bile edilemeyecek kadar zor koşullarda yaşamak zorundalar.
Liste uzayıp gidiyor.
Her bir sığınmacı bir öykü.
Ne yazarsanız yazın onların ki kadar gerçek olamaz.
Kitabın sayfalarında gezinip yaşadıklarını paylaşmak istedim.
Gerisi boş laf olacaktı...
İngilizce öğretmeni Suriyeli Ameena A.'nın kaçış öyküsü mutlu biten nadir kaçış öykülerinden biri.. Al-Hasaka kentinde yaşayan genç kadının, kocası ve iki büyük çocuğu önden yola çıkıyorlar. Türkiye, Yunan adaları ve Almanya...
Ardından kendisi geride kalan iki küçük kızıyla yola çıkar. Türk sınırı, İstanbul, sonra Bodrum, İstanköy, Sloven- Avusturya sınırı daha sonra Almanya'daki bir köyde buluşma... Şimdi iyiler ve ama gelecek ne gösterir bilmiyorlar.

*Suriye'den Lübnan'a/ Barkayel ve Yeni Sakinleri...
Suriye'deki iç savaştan Lübnan dağlarındaki fakir bir köy olan Barkayel'e sığınan Abdül Nasır'ın hikayesi. Sünni köyünde ailesiyle hiç olmazsa can korkusu olmadan yaşamaya çalışıyor...

*Lübnan'dan Paris'teki Yönetici Katına/ Chantal'ın İç Savaştan Kaçışı...
Lübnanlı bir Hıristiyan Christin Chantal, iç savaşın başladığı 1975 yılında 18 yaşındadır. Malta doğumlu babasının sayesinde İngiliz pasaportluyla Londra'ya kaçar. Aklı geride bıraktığı ailesindedir. 2 yıl sonra döner, iyi bir eğitimi olduğu için çok iyi bir işi, dolgun bir ücreti, evi, yazlığı ve arabası vardır. Havaya uçan arabalar, suikastler, sokaklardaki dehşet yüzünden bu kez Roma'da şansını dener. Sonra Kopenhag ve Paris... Birkaç iş deneyiminden sonra dışlandığı için kendi şirketini kurar. Çevirmenleriyle dünyayı ağ gibi saran bir ajansın ve yüzlerce milyon avroluk bütçeli bir şirketin sahibi. Çok iyi bir hayatı var ama içindeki duygular hep aynı: Lübnan'a geri dönmek ve orada yaşamak için doğru zamanı kolluyorum. Belki de, bunun hayalini kuruyorum desem daha doğru olacak.

*Eritre'den İsviçre'ye/ Yordanos'un Dikta Rejiminden Kaçışı...
14 yaşındaki genç kız Yordonas'un acı yolunda zulüm, işkence ve yoksulluk var. Şimdi İsviçre'de sakin ve huzurlu bir hayatı var. Ama aklı fikri geride bıraktıklarında...

*Kongo'dan Güney Afrika'ya/Yabancı Düşmanlarından Korkmak...
Coco Bishogo Ruvinga eşiyle kamplarda çektiği acı dolu günlerin ardından Johannesburg'ta bir kuaför dükkanı açmış. Ancak ırkçı palalı, silahlı gençler dükkanını basıp talan etmiş. Korkuyla yaşıyorlar ve ne yapacaklarını bilmiyorlar.

*Kuzeydoğu Kenya'da Dadaab/Bir Sığınmacı Kampı Kente Dönüşüyor...
Somali'deki dikta rejiminin devrilmesinden sonra birbirini acımasızca katleden kabilelerden kaçan yüzbinlerce kişi Kenya'nın kuzeydoğusundaki Dadaab'a sığınıyor. Çadır kent devasa bir hal alınca BM'nin devreye girmesiyle büyük bir metropol halirne dönüşen Dadaab'ta tutunmaya çalışan yüzbinlerce insan. Kampın sakinleri; Başir Ahmed Bihi, Farah Abdinassir, Haibo Abdirahman Muse, Amphile Kasım Muhammed'in gözünden yaşananlar...

*Güney Almanya'dan Mogadişu'ya/ Halima Olad'ın Dönüşü...
Somalili Halima Olad'ın ailesi 1991'deki iç savaştan Almanya'ya kaçmış. Halima birçok zorluğu aşarak İngiltere'de uluslararası hukuk ve devletler hukuku okumuş. 3-4 yaşlarında geldiği ülkesine ait hatırladıkları küçük kırıntılar.. Şimdi her şeyi bırakıp topraklarına dönmüş ve devlet başkanına danışmanlık yapıyor...

*Yemen'de Tutsak/ Nisma ve Kholood Neden kaçamıyor?
Husiler'in başlattığı saldırılarla yıllardır iç savaş yaşayan yoksul Yemen'de çevre ülkelerinin başta Suudi Arabistan'ın katılmasıyla yaşanan dramın ortasında bir kadın iki gencin hayalleri... Kholood, "Bugünü yaşayabilme ve geleceğe ümitle bakabilme olanağından bizleri yoksun bıraktılar" diyor...

*Irak'tan Avrupa'ya/ Ölümden Kaçarken Boğulmak...
Bağdat'ta polis olan Ali 4 çocuğuna bakıyor, eşini 2 yıl önce yitirmiş. IŞİD'in ölüm tehditleri yüzünden yollara düşmüş... Türkiye'de kaçakçılarla anlaşıp botta 8 bin euroya 5 kişilik bir yer ayırmış. Denizin ortasında motor durmuş. Altı yaşındaki Hüseyin ve dört yaşındaki Zeynep babanın ellerinden kayıp gitmiş... Yardım istenmesini de engellemişler... Zeynep'in cansız bedeni tekneye alınmış ama Hüseyin kaybolmuş. Hâlâ onu arıyor Ali, toprağa vermek için...
Küçük çocukları Hevra ve Hasan uzun süre konuşamamış, ağlamamışlar bile...
İkisi de travmayı başka türlü yaşamış. Resim çizmişler hep... Hasan karanlık gökyüzünün altında kendilerini suyun üstünde tutmaya çalışırken çizmiş . Botun kenarındaki sakallı adam ise simsar.. Resmin kenarında üç kişilik bir aile suda sürükleniyor.
Kız kardeşi Hevra ise kendine pembe bir dünya yaratmış. Boğulan insanlar yok onun resimlerinde sıcak bir güneş, yeşil ağaçlar, renkli çiçekler var. Prenses çıkartmaları yapıştırmış aralarına. Almanya'daki sığınmacı kampında Suriyeli Maher'in de yaşadıkları benzer... O da karısını ve iki kızını Ege Denizi'nde kaybetmiş. Birbirlerini iyi anlayan iki baba ve asla birbirlerini teselli edemiyorlar...

*Avrupa'nın ve Bütün Kesinliğin Bittiği Yer/ Midilli Adası Sakinleri...
Sığınmacıların Avrupa hayallerinin başladığı yer Yunan adaları... Midilli ise en uğrak yer. Adanın sakinlerden Maria, "Denizin boğulan çocukları kıyıya nasıl sürüklediklerini görünce insan, bir zamanlar olduğu gibi kalamıyor" diyor.

*Almanya'da Gidiş ve Dönüş/ Haurdic Ailesinin Öyküsü...
1992'de Bosna'daki katliamdan kaçan Müslüman Haurdic ailesi Almanya'ya yerleşmiş. Yaşanan acılar, sürgünler savaş bitince geri dönüş kararı ve özellikle çocuklar üstündeki etkisi...

*Afrika'dan İtalya'ya/ Monesterace mucizesi...
İtalya'nın güneyinde çizmenin ucundaki Calabria bölgesindeki Riace adındaki bir köyde yüzlerce sığınmacı yaşıyor. Geri kalmış bölgenin sakinleri büyük kentlere göçmüş. Birçok ev boş duruyor. Belediye başkanının öncülüğüyle sığınmacılar, yerel halkla bütünleşip başka bir öykü yazıyor. 20 milletten, Somali, Etiyopya, Afganistan, Bangladeş ve başka ülkelerden 400'e yakın sığınmacı; "hiç olmazsa" diyorlar "bir yere tutunabildik."

*El Salvador'dan ABD'ye/Çetelerden Kaçış...
El Salvador'da 14 yaşını geçen her gencin tek bir yolu var. Çetelere katılmak yoksa, onların adına hırsızlık yapmaz ve cinayet işlemezlerse öldürülmekle tehdit ediyorlar.
2014 yılında 18 yaşın altında 68 bin çocuk refakatçi olmadan Orta Amerika'dan ABD'ye gelmiş... Bu resmi rakamlar ya yakalanıp geri gönderilenler. Victor ve annesi Lidia'nın öyküsü ise tersten işlemiş. Önce anne çocuklarını bırakıp ABD'ye kaçmış sonra çocuklarını almış yanına. İki çocuğu iltica hakkını almış ikisi hala kaçak...

*Manila'dan Dünyanın Dört Bir Tarafına/Yoksulluktan Kaçış...
Filipinli Jennifer Pinon çocuk bakıcısı, Au-pair programıyla Almanya'ya gitmiş defalarca ve her seferinden geri dönmüş. Kazandığı paranın üçte ikisini ailesine göndermiş. Çünkü diyor: Bu bizde gelenektir. İlk doğanlar sonradan gelen kardeşlerine bakar; anne babalar yaşlandığında da tüm çocuklar ona bakar.

*Haydi Doğru Şehirlere/ Çin'deki göçmenler...
Xingfucun Şangay'ın varoşu. Kırsal kesimden gelen Çinliler burada yaşıyor. Wang Bing'in tutunma hikayesi zorlukla dolu ama yasalar hiçbir zaman daha ileriye gitmesine izin vermiyor. Guo Qianjun ise daha şanslı. İyi bir işi ve kocası var.

*Ortadoğu'dan Endonezya'ya/Transit geçişte telef olmak....
Endonezya'nın başkenti Jakarta'nın 60 kilometre güneyindeki Cisarua'da sığınmacı kampındayız. İngilizce öğretmeni Fatima ükesi Pakistan'dan kaçmış bir Şii.
Yarısı Afganlılar'dan oluşan Somaliler, Rohingyalar, Iraklılar, İranlılar, Tamiller, Pakistanlılar ve Filistinliler'den oluşuyor kamp. Avustralya'ya gitmek için yola çıkap buraya sığınmışlar. Fatima'nın sözleri her şeyi anlatıyor: Biz yaşamıyoruz, bekliyoruz. Hep tetikteyiz,hep korku içindeyiz, sonumuzun ne olacağını bilmiyoruz.

*Dünya Âlem Unutulmak/Avustralya'nın Denizaşırı Kamplarındaki Sığınmacılar....
Okuduğum öyküler içinde en acı ve zalim olanı... Resmen ölüme terk edilen sığınmacıların Nauru ve Manus adalarındaki durumu nefesinin kesiyor insanın. Sığınmacıların yurdu Avustralya geçmişine ihanet ediyor sanki. Halk ve politikacılar yaptıklarıyla gurur duyuyor. Ancak, vicdanlı hemşireler, doktorlar akademisyenlerin tepkisiyle dünyanın olan bitenden haberi olması sağlanıyor. Ama yine de...

*Tuvalu'dan Yeni Zelanda'ya/Susuz, çocuksuz...
Sigeo Alesana'nın durumu çok farklı. Ada iklim değişikliğinden ötürü verimsizleşiyor. Deniz suyu toprakları çürütüyor. O ve eşi iklim sığınmacısı olarak kabul ediliyor Yeni Zelanda'ya...

*Memlekete Dönüş Operasyonu/İsrail Afrikalı Sığınmacıları Nasıl Başından Savdı?..
Eritreli Aman Beyene ve diğerleri. Geri dönüş için 3500 dolar teşvik, dönüşte de neden kaçtın işkence ve dayakları. Ve gönderildikleri yer ise İsrail'in silah anlaşması yaptığı ülkeler iyi mi...

*Almanya'dan Türkiye'ye Kesin Dönüş/Eski memlekette zorlu yaşam...
Süryani İsrail ve Snoja Demir ailesi 1980'lerde terk ettikleri Mardin'deki Tur Abidin'deki ata topraklarına döndüler. Köyleri Kafro'da yeniden bir hayat kurmuşlar. Ancak terör yüzünden çok mutsuzlar. Ailelerin büyük çocukları yeniden Almanya'ya dönmüş bile...

*Balkanlar'a Dönüş/ Romanlar ve Onların Sözde Güvenli Memleketleri...
Nizaqete Bislimi, ailesiyle 1993'te Kosova'daki savaştan kaçıp Almanya'ya sığındı. 14 yaşındaydı. Şimdi Essen'de iltica işlerine bakan bir avukat. Kendini ispatlaması çok zor olmuş ama olmuş. Romanlar'ın durumu ise çok farklı. Onlara iltica yerine müsamahalı kararı veriliyor. Bu da daimi bir belirsizlik ve olası bir sınır dışı edilmeye karşı her an orayı terk etmeye hazır olmak anlamına geliyor.

*Burma'da Vatansız/ Rohingyalar'ın kaçışı...
Uzun bir süredir katliam altındaki Arakanlı Müslümanlar'ın durumunu Kamaluddin Bin Abdul Munaf anlatıyor. Budistler'in hakimiyetindeki ülkede çok zor durumdalar. Açlık, yoksulluk ve bir de can korkusu...

VE SON SÖZ...

Kitapta, göçmen tacirleri, kaçakçıların milyarlarca doları bulan kazancı, kaçışa teşvikin kökenleri, siyasetin dolambaçlı labirentlerindeki pazarlıklar da ayrı makaleler halinde yer alıyor.
Baştaki soruya gelirsek; neden sığınmacı sorunu ya da krizi değil de devrimi...
Kitabın editörü Marc Engelhardt'ın yorumu tartışmaya açık ve bence doğru bir tespit:
"Sığınmacı devriminin sonuçları ne olacak? Bir devrimin toplumu nereye sürükleyeceğini bilebilir miyiz ki? Fransız Devrimi dolambaçlı yollardan, dana önce ergin olmayan milyonlarca insanı siyasi özgürlüğüne kavuşturmuştu. Sanayi Devrimi, milyonlarca insanı yoksulluğun kalıcılığından kurtarmış ama aynı zamanda yeni yoksulluklar yaratmıştı. Digital devrim, sanala ortamda bir dünya toplumunun temelini yaratmış ama diğer yandan da bire bir insanlar arası ilişkiyi zayıflatmıştı. Sığınmacılar devrimi de bu devrimler gibi kuşkusuz benzer temel değişimler getirecektir. Tam olarak neleri değiştireceğini yarınlar gösterecek. Değişimler durdurulamaz ama yapılandırılabilir."
(Sabah Kitap ekinin Ağustos 2020 sayısında yayınlanmıştır.)