Sayfalar

25 Kasım 2022 Cuma

Elveda Hıncal abi...


Türk basının duayenlerinden Hıncal Uluç, sinemadan spora, müzikten tiyatroya, seyahatten siyasete kaleme aldığı yazılarıyla öncü oldu. Anısına saygıyla...

Herkes tatile çıkarken o bayramda köşesini açık tutardı.
Her zamanki gibi yazacaktı.
Son yazılarının yer aldığı 24 Nisan 2022 Pazar günkü köşesinde meşhur Abbas'ına bilgi notu eklemişti:
Efendim Abbas, çok ama çok güzel bir şey için yolcu.. Ankara'ya gidiyorum.
Atatürk'ün en sevdiği opera Tosca, onun çok sevdiği ilk Türk sopranosu Semiha Berksoy anısına sahneleniyor.
Sahneye koyan da, Büyük Semiha'nın kızı Zeliha Berksoy!.
Mustafa Kemal'in en sevdiği opera aryası E Lucevan le Stelle bu operada..
Ve onu da dünya çapındaki tenorumuz Murat Karahan seslendirecek..
Tosca'ya, Ata'ma ve Semiha'ya gidiyorum, tabii Murat ve Zeliha'ya da..
Büyük ailemizin büyük kısmının yaşadığı yer Ankara ve pandemiden beri onları, oraları yeniden görmek de cabası..
Yani dostlar, haftaya dükkân kapalı.. Ben bayramları da çalışırım. İlk günü bilgisayarımın başındayım.
2 Mayıs Pazartesi.. İkinci gün, salı, kepenklerin açılması için..
Ama ben gene şimdiden, küçüklerin gözlerinden, büyüklerin ellerinden öper, kutlu, mutlu, uğurlu, hayırlı, bol "Şeker"li bayramlar dilerim, tüm ülkeme ve tüm insanlarıma, dünyanın her neresinde iseler..
1 Mayıs Pazar günü gazeteye giderken 11.00 gibi Hıncal Abi aradı. "Düştüm Fikret, ambulans bekliyoruz. Yazımı yazamayacağım" dedi.
Kedilerine mama verirken halıya takılıp düşmüş, telefonu uzakta olduğu için kimseye haber verememiş. Yardımcısı Caner yerde bulmuş. 
Can yoldaşı ve asistanı Yasemin'in devreye girmesiyle hastane, ambulans ayarlanmış.
Başarılı geçen kalça kemiği ameliyatından sonra eve çıkarıldı. 
Rahatsız etmemek için aramıyor, mesaj atıyordum. "İyiyim, sağol" diyordu.
Ancak ayağa kalkması gerekiyordu, yürümesi gerekiyordu.
Geçen yıl sonu küçük kardeşi Kemal de düşmüş, aynı şekilde ameliyat olmuş, ancak kalkamadığı için hayatını kaybetmişti.
Bence kardeşinin vefatı, psikolojisini çok bozdu.
Ve Hıncal Abi sanki ölmeye yattı...
Zor adamdı Hıncal Abi, ama aklı, kalbi ve dili yakın olanlardandı. 
İnandığı şeyi eğip bükmeden doğrudan söylerdi, kavga ederdi.
Kimseye eyvallahı yoktu.
Sanatçısından sporcusuna, siyasetçisinden işadamına herkesle polemiğe girdi.
Sert eleştirileriyle kendisini mahkemeye veren Galatasaray'ın eski başkanı rahmetli Özhan Canaydın evinden çıkmazdı.
Dostluk başka, gazetecilik başkaydı onun için.
En çok da meslektaşlarını eleştirirdi, mesleğin tabiriyle hepimizi kılıçtan geçirirdi.
İyi gazeteciydi, mesleğe en alttan başlayıp yükselmişti. 
Dizgisinden matbaaya, haber toplamadan yazı işlerine her kademeyi bildiği için külyutmazdı.
Gazeteyi satır satır okur, küçücük bir haberdeki imla yanlışını, dil bozukluğunu, başlıktaki özensizliği yüzümüze vururdu. 
Bunu da öyle mesajla, telefonla gizli saklı yapmaz, köşesine taşırdı.
Yalnızca eleştirip bırakmaz, neyin nasıl yapılacağını gösterir, anlatır, yazardı...
Satır arasında kalmış bir insanı, bir hikâyeyi, olayı alır, günlerce işlerdi.
Bir çalışanda ışık görürse, teşvik eder, zorlar, tavsiyelerde bulunurdu.
Arardı, yüreklendirirdi.
Bugün basın dünyasındaki birçoğu ünlü olan isimlerin üstünde emeği vardı.
Şövalye ruhluydu, bazen istenmeden de olsa öyle yanlışlar olurdu ki, duyulsa işinizden olurdunuz belki de...
O zaman kimselere şikâyet etmez, editöre kısa bir notla "Çocuklar dikkat" derdi...
Yaşama tutkuyla bağlıydı, her anını değerlendirmeyi, şükretmeyi tavsiye ederdi.
Vatanını, insanını, ailesini, Atatürk'ü çok severdi.
Müzik, sinema, tiyatro, yeme-içme, doğa, seyahat, hayvan sevgisi olmazsa olmazıydı.
AKM açıldığında yaşadığı mutluluğu anlatamam.
Zaten yazdı, okudunuz...
Konserleri, filmleri, oyunları kaçırmazdı; ışıkçısından yönetmenine, sanatçısından orkestraya kadar anlatır, çoğunlukla övgüler yağdırır ya da sert eleştiriler yapardı.
Ya spora olan sevgisi, o bambaşkaydı. 
Biliyorum, futbol taraftarları çok sevmezdi, hatta onun gibi sözümü esirgemeyeyim, nefret ederdi. Ancak onunkiler gibi olimpiyat yazıları okudunuz mu; aklıma ilk gelenler atletizm, tenis, basketbol. Nice amatör sporlara sayfalar ayırırdı.
Onunla 20 yıllık anılarımız geliyor aklıma.
Odasında, yolda, asansörde, telefonda sohbetlerimiz.
Yazılarına bakıyorum.
Yıl 2007, İstanbul metrobüsle tanışıyor. 
Hıncal Abi, ilk duraktan binip birbuçuk saatlik yolculuk yapıp izlenimlerini yazıyor.
İstanbul'daki görkemli Çamlıca Kulesi açılıyor. 
Bakanla birlikte geziyor.
Sokaktaydı, halkın arasındaydı, Balmumcu'daki binadan dışarıya çıktı mı herkesle sohbet ederdi.
Köşedeki simitçiyle tatlı tatlı futbol atışması yapar, meşhur kahkahasını atıp dostlarıyla buluşmak için Ortaköy'deki mekâna giderdi.
Biliyorum, kızgın olanlar var, ardından öfkeli laflar eden, sosyal medyada yeri göğe katanlar...
Bir gazeteci Hıncal vardı, bir de insan Hıncal...
O kadar çok insana maddi ve manevi desteği oldu ki, kimse bilmez.
Okuttuğu çocuklar, yardım elini uzattığı niceleri...
Bu da burada dursun...
1 Kasım doğumlu Hıncal Abi'yi yine bir kasım günü toprağa veriyoruz.
Baki kalan bu kubbede hoş bir sada bıraktı.
Hoşça kal Hıncal Abi, giden dostlarının ardından yazdığın gibi, ışığın ve rahmetin bol olsun... 
(Sabah gazetesinin 23 Kasım 2022 sayısında yayınlanmıştır...)