31
Mayıs'tan bu yana Türkiye'ye sarsan olayları konuşuyoruz Aslında birini
halletmeden yeni bir durumla karşılaşıyoruz. Vakit kaybetmeden ringin karşılıklı
köşelerindan yumruğunu sıkıp dişlerini sıkan öfkeli siyaset ve bu oluşuma
körükle giden medya durumu iyiden iyiye içinden çıkılmaz hale
getiriyor.
Ancak hızla sakinleşip eski Soğuk savaş söylemlerini bir kenara
bırakmamız gerekiyor.
Artık verilerle, somut elle tutulur bilgilerle
konuşmanın, harekete geçmenin zamanıdır.
Bu topraklarda neler neler yaşandı.
Ve bedeli de çok ama çok ağır ödendi
Geçen yazıda "yalnız ekonomiler değil
insan da küreselleşiyor" diye bitirmiştik.
O küreselleşen kuşak bugün
ekonomiden siyasete, değer yargılarından ülkeler arası ilişkilere kadar birçok
konuda toplumların kaderini belirlemeye başladı.
Dünya Türkiye'deki hareketin
ardından Brezilya'yı da dikkatle izliyor. Kendi ülkelerine de örnek teşkil
edecek bir laboratuvar var önlerinde.
İki küçük bilgiyle
ilerleyelim.
TÜİK'in verilerine göre Türkiye'de, 31 Aralık 2012 itibarıyla
tam 37 milyon 719 bin 498 kişi henüz 30 yaşından gün almamıştı.
Bu 37.7
milyon insanın çok büyük bir bölümü tam rakamıyla 25 milyon 262 bin 731'i de 31
Aralık itibarıyla 19 yaşından gün almamış.
Yani henüz seçmen sıfatını
kazanmamış.
Brezilya'ya gelirsek, son 10 yılda orta sınıfa 40 milyon kişi
katıldı. Bunun da ezici bir bölümü gençler...
Yani o meşhur sık sık buraya
misafir ettiğimiz "Y Kuşağı" denen büyük kalabalıklar...
Gezi Parkı
meselesiyle daha çok gündeme gelen bu kuşakla hergün yeni şeyler
öğreniyoruz.
Bu kuşağın yalnızca cep harçlığı 101 milyar lira gibi bir rakama
ulaşıyor.
Aileleri tercih yaparken onlara soruyor.
Yani aile ekonomisini
bu gençler yönlendiriyor.
Özgürlüklerine düşkün olmaları ve partilerin değil
hareketlerin peşinden gitmeleri de olaya "dış mihrak" diye bakanların elini
zayıflatıyor.
Ayrıca köklerine olan sadakatleri çok derin.
Küreselleşmeyle
öğrendiklerini gelenekleriyle birleştirip mizah potasında
karıştırıyorlar...
Yaratıcı ve girişimciler, doğru ve huzurlu bir yerde
çalışırlarsa o şirketi uçuruyorlar...
Yani ne siyasi kavga ne yüksek maaş ne
de rütbe peşindeler...
Özgür olmak, saygı görmek ve mutlu olmak
istiyorlar...
Bu başka bir durum artık anlamak ve kulak vermek
gerekiyor...
Geleceği onlar belirleyecek, dünya artık yepyeni bir yere doğru
gidiyor...
Yüzyıllar ötesinden Mevlana'nın sözlerin kulak vermenin tam
zamanı:
"Her gün bir yerden göçmek
ne iyi
Her gün bir yere
konmak ne güzel
bulanmadan, donmadan
akmak ne hoş
Dünle
beraber
gitti cancağızım
ne kadar söz varsa
düne ait
Şimdi
yeni şeyler
söylemek lazım"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder