Sayfalar

28 Şubat 2017 Salı

Selim İleri'yle nice 50 yıllara...


Selim İleri'nin 50'nci sanat yılı için hazırlanan O Aşk Dinmedi, edebiyat tutkusunun nirvanası gibi... Tam da Selim İleri'yi tarif ediyor; geçmiş, şimdi ve gelecek o başlığın altında yer almış sözcüklerin en güzel dansını yapıyor

Bazı yazarlar vardır ne söyleseniz eksik kalır.
Yalnızca adını zikretmeniz yeter.
Önüne arkasına bir şey eklemenize gerek yoktur; bir fener gibi her yanı aydınlatırlar.
Okul gibidirler, sizi eğitirler, hayata hazırlarlar.
Selim İleri'yi düşünüyorum da birçok yazar gibi hayatıma ne zaman girdi, yoksa hep orada mıydı...
Yıllar sonra artık eminim hep oradaydı...
İlk yazısı 1967'de yayınlanmış, onca yıllar içinde romanlar, öyküler, şiirler, deneme-inceleme, anı konularında onlarca kitap yazmış.
Aynı zamanda iyi bir okur olan Selim İleri'nin Türk edebiyatını inceleyip tanıttığı üç kitabı ise başlı başına övgüye değer...
Ya İstanbul üzerine yazdığı birbirinden muhteşem kitaplar...
Selim İleri'nin 50'nci sanat yılı için hazırlanan O Aşk Dinmedi kitabı edebiyat tutkusunun nirvanası gibi...
Tam da Selim İleri'yi tarif ediyor; geçmiş, şimdi ve gelecek o başlığın altında yer almış sözcüklerin en güzel dansını yapıyor.
"İşte bu Selim İleri" diyor, başka hiçbir söze gerek yok.
Nehir söyleşi tarzında hazırlanan kitabı hazırlayan ise Türk edebiyatının en büyük şairlerinden Behçet Necatigil'in kızı Ayşe Sarısayın.
Arnavutköy'deki bir balıkçıda başlayan söyleşi 10 ay boyunca sürmüş.
İkisi de birbirine destek vermiş, bazen Selim İleri bazen de Ayşe Sarısayın vazgeçme aşamasına gelmiş.
Ama bir yolunu bulup ilerlemişler, çünkü edebiyat insanı bırakmaz...
Kitabın ilk sayfası Cemal Sürreya'nın bir sözüyle başlıyor:
"Milliyet Yayınevi'nde Selim İleri'yle konuşuyoruz.
Küçük bir çocuk olarak düşünürüm hep Selim'i.
Onu ilk gördüğüm gün...
Yazar olacağı belliydi. Yüzünden belliydi.
Yüzden belli olur mu? Bazen olur.
Baştan beri saygım vardır Selim'e."

Ve ilerledikçe ünlü yazarlar ve eleştirmenlerin onun hakkındaki görüşleri de yer alıyor.
Kitabın, nehir söyleşi tarzlarından farklı bir yanı var.
Söyleşilerin başında Selim İleri'nin kitaplarından küçük pasajlar var.
Sonra sorular ve yanıtlar geliyor.
Alıntıların seçimi de anlamlı ve değerli, her birinin altı çizilesi...
Ayşe Sarısayın'ın önsözde çok güzel vurguladığı gibi Selim İleri derseniz şu cümle yeter:
Edebiyat onun için bir varoluş biçimi, varoluşunun nedeni âdeta...
(Sabah Kitap ekinin Ocak 2017 sayısında yayınlanmıştır.)

Kitap varsa umut da var

Adettendir, her yıl geride kalanların bir muhasebesi yapılır. Doğrular, yanlışlar tartılır, geleceğe dair sözler verilir.
Hoş, o sözlerin birçoğu tutulmaz ya da anında unutulur gider.
Ancak, temenniler, dilekler iyidir.
İyimserlik aşılar, huzur verir...
Ünlü bir yayınevi de bu yoldan giderek geçmişin muhabesini ilan yoluyla yapmış.
Sayfalar dolusu teşekkür başlığı altında ilk baskı ve tekrar baskıların rakamını vererek toplam 3 milyon 280 bin 606 adet kitap bastığını ve 3 milyon 300 bin kitap satıldığını duyurmuş.
Yalnızca bir yayınevinin ulaştığı rakam, "hiç okumuyoruz" beylik lafını anlamsız kılacak kadar değerli geldi bana.
En zor günlerin yaşandığı 2016 yılında basılan yüzlerce kitap ve milyonlara varan satış, her şeye rağmen "buralarda bir yerlerde umut var" diyor.
Okumayı bir yaşam biçimi haline getirmek şiddeti, nefreti, kötülüğü siler atar.
Bu acımasız vahşi terör ortamında hepsinin panzehiri kitaplardır...
Bir yerlere not etmişim, geçen karşıma çıkıverdi, Milan Kundera'dan bir cümle:
"Kiminle güldüğünü unutabilirsin; ama kiminle ağladığını asla!"
Gülmek, ağlamak.
Bu cümledeki anlamıyla iki sözcük arasındaki metafor, bize edebiyatın da şifrelerini verir.   
Buradaki duygu ve düşünce, hayatın anlamına dair büyük bir hesaplaşmadır aynı zamanda...
Kitaplar her zaman birlikte ağladığım, hüzünlendiğim, dertleştiğim, paylaştığım insanları hatırlatır bana...
O yüzden unutulmazdır...
(Sabah Kitap ekinin Ocak 2017 sayısında yayınlanmıştır.)