Sayfalar

17 Mart 2017 Cuma

Tarih penceresinden yeni dünya düzeni

Tarihçilerin piri Prof. Dr. Halil İnancık ölümünden sonra da aydınlatmaya, yol göstermeye devam ediyor. İnalcık'ın yeni basılan Osmanlı ve Avrupa (Osmanlı Devleti'nin Avrupa Tarihindeki Yeri) kitabı iki gücün arasındaki derin ilişkiyi anlamak için müthiş bir kılavuz

Şurası artık çok belli: dünya yeni bir hesaplaşmaya gidiyor.
Ortadoğu'daki çatışmalar, Rusya'nın büyük oyuncu olduğu Kafkaslar, Çin'in ağırlığıyla Uzakdoğu, ABD'nin yeni başkanını seçmesiyle Amerika kıtası ve 600 yıldır iç içe yaşadığımız yanıbaşımızdaki Avrupa...
Günümüzün en büyük meselesi göçler. Değişen dünyada geri kalmış, ezilmiş, sömürülmüş halklar dengeleri altüst etti. Bugüne kadar insan hakları, demokrasi, vicdan ve hürriyetleri dilinden düşürmeyen ülkeler şaşkınlık içinde. Nefret ve çatışma diliyle soslanmış ırkçılık insanlığın tüm değerlerini sarsıyor.
Böyle zamanlarda tarihin kılavuzunda yol almak, gelecekteki sis bulutlarını dağıtır.
Gerçeği, nedenleri ve sonuçlarıyla kavrayıp, olguları yerini oturtmada yardımcı olur.
Geçen yıl bu zamanlar İstanbul'daki Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi'nde açılan "Osmanlılar ve Avrupalılar: Geçmiş Zamanlar ve Olasılıklar" sergisi iki büyük gücün bugüne kadar etkilerini sürdüren 600 yıllık kültürel etkileşimini konu ediniyordu. Küratör Beral Marda, "Bu ilişki toplumun yetersiz tarih bilgisiyle, TV dizilerinden edindiği Osmanlı tahayyülünden çok başka bir durum" tespitini yapıp eklemişti:
"Modernizm iki yönlü işledi: Batı, modernizme tinsel derinlik katmak için Doğu'ya, Doğu da geleneksel sanatına modernizm katmak için Batı'ya yöneldi."
Yalnızca kültürel değil siyasi, askeri ve ekonomik alanlarda da iki taraf birbiriyle derin bir ilişki kurdu. İbre bazen Osmanlı'dan yana bazen de Avrupa'dan yana döndü.
Ancak yönü her zaman askeri gücün etkisiyle siyaset ve ekonomik büyüklük belirledi.
Geçen yıl 100 yaşında kaybettiğimiz tarihçilerin piri olarak anılan Prof. Dr. Halil İnalcık ölümünden sonra da aydınlatmaya yol göstermeye devam ediyor.
İnalcık hocanın yeni basılan "Osmanlı ve Avrupa (Osmanlı Devleti'nin Avrupa Tarihindeki Yeri)" kitabı iki gücün arasındaki derin ilişkiyi kavramak için müthiş bir kılavuz.
72 kitap ve 500'e yakın makalesiyle tarih bilimine damgasını vuran İnalcık, Amerikalı sosyal bilimci Immanuel Wallerstein'ın, "Yeni kuşak tarihçiler, Akdeniz, Osmanlı ve Balkan tarihi üzerindeki birçok yanlışın tashih edilmesini ona borçludur" sözlerini bu kitabıyla bir kez daha doğruluyor.
İnalcık diyor ki: "15. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı, Avrupa tarihini şekillendirmede çok önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı'ya referansta bulunmaksızın raison d'etat, reel politik, güç dengesi ve hatta Avrupa kimliği gibi kavramları açıklamak mümkün değildir. Osmanlı ile Avrupa arasında karşılıklı etkiler aşikâr olduğu halde maalesef bu etkileşim Batı tarihçiliğinde çok fazla dikkate alınmamıştır. Hristiyan Haçlı geleneği, uzun süren savaşlara bağlı olarak gelişen düşmanlık, kültürel yabancılaşma gibi bazı tarihsel nedenlerden ötürü ve belki de Osmanlı'nın Aydınlanma sürecinin dışında kalması dolayısıyla Osmanlılar Batı tarihçiliğinde genellikle Avrupa ve Avrupalılığın karşıtı ve antitezi olarak ele alınmıştır. Oysa taraflar arasında çatışmadan çok daha fazlası mevcuttur."
Osmanlılar'ın Avrupa'daki bir kuvvetin, kıtanın tamamını hakimiyeti altına alıp Haçlı seferi örgütleyebilmesine karşı zayıf devletleri desteklemeyi temel politika olarak seçerek bugünkü Avrupa Siyasi Coğrafyası'nın ortaya çıkmasında birinci derecede etken olduğu bir gerçeklik olarak önümüzde duruyor.
Osmanlı'nın 16. yüzyılda Avrupa'daki kuvvet dengesinde aktif rol aldığını ve bunun sonucu olarak Batı'daki ulus devletlerin yükselişinde önemli bir rol oynadığını belirten İnalcık, Kanuni Sultan Süleyman döneminin büyük tarihçisi Matrakçı Nasuh'un Süleymanname adlı eserinden örnek veriyor.
İmparator, "kayserlik" yani tüm Avrupa'nın başı olmak iddiasıyla Fransa'yı Müslümanlara karşı ittifaka zorlamış, bu nedenle İslamın sultanı Süleymanın Fransız kralı ile ttifakı bir zorunluluk halini almıştır; eğer Fransa bu ittifaktan cayarsa bütün Hırıstiyan dünyasının Osmanlılara karşı tek bir cephe halinde birleşmesi kaçınılmaz olurdu diyor.
İnalcık'ın bu değerlendirmeye yorumu çok nettir: "O zaman Osmanlı tarihçisinin görüşü, Osmanlıların da Avrupa da bir güçler dengesi politikası izlemek zorunda bulunduklarını açıkça ifade etmektir. Osmanlıların Hıristiyan bir devletle ittifakını, bir real-politik gereği gibi gördüklerini göstermektedir."
Aynı zamanda Doğu Avrupa politikalarındaki büyük bir güç olarak, o zaman bölgede hakimiyet kurmaya çalışan Jagellonlara ve Altın Ordu'ya karşı Moskova-Kırım ittifakını destekleyen Osmanlılar'ın, Rusya'nın da yükselişine katkıda bulunduğunu da belirtiyor.
Siyasi ve askeri ilişkilerin yanında bence asıl belirleyici olan ekonomik bağlantılar ve anlaşmalardır ki bugüne derin izler bırakmıştır.
Ön Asya, Balkanlar ve Arap topraklarını kaplayan geniş Osmanlı ülkeleri Avrupa'nın iktisadi gelişiminde, ilkin Avrupa- Asya ticaretinde bir antrepo, sonra bir pazar olarak oynadığı rolün altı çizilen kitapta önemli tespitler de vardır.
Osmanlılar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilere daha sonra da Venedik ve Floransa'ya verdiği ticari imtiyazlarla (kapitülasyonlar) bu cumhuriyetlerin Levant ile ticaretlerini sürdürmelerini garanti altına almış ve Rönesans İtalya'sının ekonomik refahına önemli katkıda bulunmuştur.
Ticari imtiyazları sırasıyla 1569'da Fransa'ya, 1580'de İngiltere'ye ve 1612'de de Hollanda'ya verilerek Avrupa'yla ticareti genişletmişlerdir.
16. ve 17. yüzyıllarda Fransa, dış ticaretinin yarısını Osmanlı ülkeleriyle gerçekleştirirken, büyük ticaret kampanyalarının öncüsü olan İngiltere'de Levant Company, bu ülkenin dünyadaki ticari yayılışının ve kapitalist gelişiminin temelini atmıştır.
(Avrupa Birliği'nden ayrılma kararı alan İngiltere'nin Başbakanı, ABD'den sonra hemen Türkiye'ye geldi. Ticari ve askeri ilişkiler yeni pazarlar arayan İngiltere'nin girişimi tarihin ışığında daha net görünüyor sanırım.)
Kitapta kültürel ilişkiler de ele alınmış; diplomatlar, seyyahlar, sanatçıların gözüyle o dönemin belgeleri önemli örneklerle verilmiş.
Halil Hoca bir derya, öğreneceğimiz daha çok şey var.
(Sabah Kitap ekinin Şubat 2017 sayısında yayınlanmıştır.)

KANUNİ'SİZ OLMAZ...


Halil İnalcık'ın kitabıını tamamlayacak bir kitap da yeni baskı yaptı. Tarihçi Özlem Kumrular'ın yayına hazırladığı Muhteşem Süleyman kitabı, başta İnalcık olmak üzere yerli yabancı akademisyenlerin makalelerinden oluşuyor. Hiç kuşkusuz Osmanlı ve Avrupa ilişkileri, Sultan Süleyman dönemini bilmeden anlaşılmaz. Bunun temellerini sarsılmaz biçimde imparatorluğun en ihtişamlı dönemini yaşatan Kanuni atmıştır. Timaş Yayınları'ndan çıkan ikinci baskıda padişahın Avrupa, Akdeniz siyasetinden nikris hastalığına, Mohaç Savaşı'ndan Viyana Kuşatması'na, İspanyol edebiyatındaki yankılarından İstanbul'daki imar faaliyetlerine kadar birçok konu yer alıyor. Bugünü anlamak için nedenleri ve sonuçları önyargılardan uzak önümüze koyan iki iyi kitap.
Dahası iyilik güzellik...