O görkemli coğrafyanın her yerinde savaşın izlerini hissedersiniz. Haluk Oral o izlerin peşine düşen titiz bir araştırmacı. Arıburnu 1915/Çanakkale Savaşı'ndan Belgesel Öyküler kitabında, objeler, fotoğraflar, yazışmalar, belgeler ve kitaplarla zengileştirdiği arşivinden birbirinden müthiş insan hikayeleri çıkarıyor.
Batılılar Gelibolu der, bizim için Çanakkale'dir...
O görkemli
coğrafyanın herhangi bir yerinde durup; sağınıza solunuza ya da ufka bakın her
yerde savaşın izlerini hissedersiniz.
Denizden, koylardan, dağlardan,
tepelerden, ağaçlardan buram buram, tarif edilmez bir esinti gelir...
İşte o
Çanakkale'deki ruhtur...
Birinci Dünya Savaşı'nın en büyük cephelerinden biri
bizim topraklarımızdaydı.
Osmanlı Ordusu'nun 4 büyük cephede girdiği savaşın
en kanlısı ve en unutulmazı...
İngiliz, Fransız, Anzak ve Hintli askerler; o
dönemin en iyi donanması, denizaltısı, muhribi, piyadesi, uçağı, hava balonu,
makineli tüfeğine sahipti. Askerlerin yiyeceği, içeceği, her türlü teçhizatı
eksiksizdi.
Osmanlı ordusu ise Balkan Harbi'nden ağır yaralı çıkmış, perişan
haldeydi. Askerin üstü, başı, çarığı ve mühimmat eksikliği had safhadaydı.
Ancak önceki harpten çıkarılan dersle yeni bir kurmay sınıfı
oluşturulmuştu.
Almanya'dan gelen silahlarla eksiklikler giderilmeye
çalışıldı.
Doktorundan amelesine, liselisinden köylüsüne bir kuşak
Çanakkale'deki vatan savunmasına koştu...
Çanakkale üstüne ne buldumsa
okudum, dinledim, izledim.
Her seferinde yeni bir şeyler öğrendim, hala da
öğreniyorum...
Cephedeki Türk, Anzak, İngiliz, Fransız askerlerin anıları,
günlükleri. Arşiv belgelerindeki yazışmalar, emirler.
Resmi ve gayrı resmi
tarih anlatıları.
Akademik ve askeri tarihçilerin yeni belgeler ışığındaki
kitapları.
Hayatını bu yola adayan, adım adım o coğrafyayı gezen, araştıran,
anlatan yazarlar...
Haluk Oral da Çanakkale'deki izlerin peşine
düşenlerden.
20 yıldır tutkuyla, iğneyle kuyu kazar gibi, bilgi, belge ve
obje ve eşya topluyor.
Çalışmalarıyla Avustralya Hükümeti'nden onur madalyası
alan Haluk Oral'ın Arıburnu 1915/ Çanakkale Savaşı'ndan Belgesel Öyküler kitabı;
klasik bir tarih çalışması ya da kronolojik bir anlatım değil.
Kendi
deyişiyle, tarihsel, ekonomik, toplumsal koşullara dayanarak açıklama kaygısı da
yok...
Kitabında dar bir kara şeridindeki kanlı savaştaki insanların
hikayesini anlatıyor.
Kara harekatının başladığı 25 Nisan'dan- 20 Aralık
1915'e kadar Arıburnu'nda yaşananlar yalnızca istatistik, siper, saldırı, hücum,
patlama, şehit, zayiat ve emirlerden ibaret değildi.
Kimi Mustafa Kemal gibi
ünlü kişiler kimi de İbradılı İbrahim, Binbaşılar Saip ve Şefik Bey gibi
yazışmalarda, arşivlerde, gazete kupürlerinde o dönemin haberlerinde yer alan
isimsiz kahramanlardır.
Karşı taraftan Arabistanlı Lawrence olarak bildiğimiz
meşhur İngiliz casusunun yanı sıra Teğmen Patterson, Yüzbaşı Leane, Plevne Ryan,
Aubrey Herbert gibi isimlerin de peşine düşüyor.
Bu insanların öyküleri tarih
kitaplarında, askeri arşivlerdeki bilgi ve belgelerde, dönemin gazetelerinden
takip edilerek bir bütünlük sağlanıyor.
Ve savaşın sonrasındaki durumlarına
kadar aktarılıyor.
Objelerden yola çıkarak iki öykü var ki; belgesel film
olur.
Ortada bir Avustralyalı subaydan ele geçirilen kanlı harita ve defter
vardır.
Teğmen Patterson'un kimliği, esir alınıp alınmadığı ya da
öldürüldüğü, birçok bilgi ve belgeyle takip ediliyor hatta Avustralya'ya kadar
yazışmalar yapılıyor.
Ve bir sonuca varılıyor...
Haluk Oral, bir Çanakkale gezisinde antikacıda tozlu bir mataraya rastlıyor.
Üzerindeki yazıda, Avustralya Hafif Süvarilerinden Teğmen B. Nettleton adı kazılıdır.
Bir köylünün bulduğu matarayı arşivine katan Oral, bir süre sonra ismin peşine düşer.
Derken Çanakkale'ye gönül vermiş ve teğmeni bilen başka bir araştırmacıyla birlikte hikayesini tamamlar.
Ya yaralı ve ölülerin iadeleri için verilen ateşkeste, rast gelinen Avustralyalı doktor Plevne Ryan'a ne demeli.
Üstündeki Osmanlı nişanlarını gören Türk subaylarıyla Türkçe olarak göz yaşartan sohbetinde ortaya çıkanlar.
Plevne Savaşı'nda görev yapan doktor tam Türk dostudur ve gösterdiği mücadeleyle nişana layık görülmüştür.
Ve zorunlu görev aldığı Çanakkale'de içi yanmaktadır.
Hayatı boyunca Türkler'i seven ve adını Plevne Ryan olarak anan doktorun çok sonraları damadı ve kızıyla yapılan röportajlar gazete köşelerinde kalmayacaktır.
Haluk Oral'ın Yitik Bir Öykü'sü bu değerli Anzak'a selam niteliğinde...
Üsteğmen Saffet Bey ki, Arıburnu'nda fedai olarak öne çıkıp oluşturulan birliklerle Şehitler Tepesi baskını olarak bilinen en kanlı hücumlardan birine komutanlık yapmıştır.
19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal'e cepheden yazdığı notu arşivlerden okuyup sonra hikayeyi tamamlayalım.
Ondokuzuncu Fırka Kumandanlığına
Alay 13 sağ cenahından
24/25-2-1331 (7/8 Mayıs 1915)
Efendim! Emr-i âliniz mucibince düşmanın siperlerine taaruz ettik. Askerlerimin yarısı siperlerin üstüne, bir kısmı da bendenizle siperlerin arkasını çevirdik. Bombaları attık. Düşman siperlerden denize doğru kaçmaya başladı. On iki şehidimiz, altı kişi yaralımız var idi. Fakat bendeniz sol omzumdan vuruldum. Kurşun arkamdan çıktı. Askerim siperlerin önünde içeriye girmek üzere idi. Beni geriye sargı mahalline getirdiler. Gelirken ihtiyatlara, diğer fedai zabitana malûmat verdim. Asker bozulmadı. Hücuma devamla ilerdekileri takviye ediniz, diye söyledim. İngilizler kaçıyorlardı. Aman efendim! İleri harekâta devam etsinler. Siperin içinde ölmediğime teessüf ediyorum. Aldığım yara ikinci kurşun yarasıdır. Vaktim yok, ellerinizden öperim sevgili cesur kumandanım.
Alay125 Bölük 10 Kumandanı
Mülâzım-ı Evvel (Üstteğmen) Safvet.
Mustafa Kemal'in övücü sözlerle takdir ettiği o komutan daha sonra İstiklal Savaşı'na katılacak ve mebusluk tekliflerini reddederek generalliğe kadar yükselecektir.
Pozantı soyadını alan Saffet Bey'in izini takip eden Haluk Oral yıllar sonra aynı isimde birini bulacaktır.
Bu kişi torunudur, o da Haluk Oral'ı babasıyla bir araya getirir.
Yani Saffet Pozantı'nın oğluyla...
Öykülere eşlik eden dönemin pulları, propaganda broşürleri, gazete kupürleri, fotoğraflar ve materyallerle bezeli kitap, başka bir okuma ve anlama fırsatı veriyor.
Çanakkale böyledir işte; her daim küllerinden doğup ders verir, öğretir...
(Sabah Kitap ekinin Nisan 2022 sayısında yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder