Heidi çizgi filmlerinden fırlamış bir kasaba burası. Adı Riquewihr. Ortaçağ'dan izlerin hala korunduğu bu şirin yerin tarihi 1291'e kadar gidiyor. Turistlerin uğrak yeri olan bölgeyi korumak için yapılan hendekler, kalenin rampaları yerli yerinde duruyor.
Baştan söyleyelim kızmaca darılmaca yok. Bir yere gittiğinizde derler ya, "Yediğin içtiğin
senin olsun, bize gördüklerini anlat."
Bu öyle bir yazıdır, yemeyi içmeyi şehvetle severim, hatta kendi çapımda gurme bile sayılırım. Ama benimki Edirne'den öteye gitmez. Yani ben buraların meraklısıyım. Gelelim meselemize. Geçen ay Fransa'nın Almanya sınırındaki hatta İsviçre'ye de bir yandan komşu Alzas bölgesindeydim... Paris, Marsilya, Toulon, Lyon'u görmüştüm. Akdeniz sahilindeki şehirler köyler arasından geçerek jet sosyetenin gözdesi Saint Tropez'de acayip havalı bir otelde kalmışlığım da vardı. Ancak Alzas bölgesi farklı bir yer. Başkenti de Strasbourg...
Yeri gelmişken bölgedeki Türkler'in en büyük şikayetini de aktaralım: Türkiye'deki havayolları buraya direkt uçmuyor. THY 2007'ye kadar sefer yapmış sonra da bırakmış. Buraya ulaşmak için iki yol var. Ya Almanya'nın Stuttgart kentine uçup otobüsle ulaşacaksınız. Ya da bizim yaptığımız gibi üç ülkenin ortak kullandığı Basel'deki EuroAirport Havaalanı'na gideceksiniz. Mulhouse kapısından Fransa'ya, Freiburg'tan Almanya'ya, Basel'den de İsviçre'ye çıkış yapılıyor. Havaalanından St. Louis istasyonuna beş dakikalık otobüs yolculuğundan sonra trenle Strasbourg 1.5 saat sürüyor.
Strasbourg'un tam merkezindeki Norte Dame Katedrali bin yıllık bir ibadethane. Kentin her yerinden görünüyor, ona göre yön tayin edebilirsiniz
Burası Brüksel'le birlikte Avrupa Birliği'nin başkentlerinden biri belki de birincisi... Adını basından çok sık duyduğumuz Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu burada. Türkiye'deki iç hukuk tüketildikten sonra başvurulan son adres olan Avrupa İnsan Hakları Merkezi'ne de ev sahipliği yapıyor. 1988'de UNESCO tarafından Dünya Mirasları Listesi'ne dahil edilen kent bir öğrenci bölgesi aynı zamanda... Adım başı rastlanan üniversiteler, dil okulları ve kolejleriyle başka bir yer burası... Zaten benim de gidiş amacım oydu...
Ancak orada tanıştığım gazeteci Fahri Ekmekci ve eşi Gülboy sayesinde harika bir tatile dönüştü ziyaretimiz... Tarih boyunca bir Almanların bir Fransızların olmuş Alzas bölgesi... En son 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Fransızlar'da kalmış ancak yer ve bölge adlarının çoğunda Alman etkisi hâlâ hissediliyor. Almanca vatan anlamına gelen Heim kelimesiyle biten yer adlarına hiç dokunulmamış. Zaten iki kültürün etkilerini taşıyan bölgede Alsazca dili de konuşuluyor... Üzüm ve şarapçılık çok eskilere dayanıyor buralarda... Çevredeki bir Nazi Kampı ki burayı sonra yazacağım... Tarihi manastır, şato ve şirin Ortaçağ kasabaları ve yeşilliğiyle kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Kentin sakinliği, ulaşımın rahatlığını da ekleyelim.
Son söz: "Bir tatlı huzur almaya geldik Strasbourg'tan..."
Ortaçağ şatosu Haut- Koenigsbourg Alzas'ın verimli topraklarına tepeden bakan bir yerde kurulmuş. Tarihi 1400'lü yıllara ve Habsburg sülalesine dayanıyor. Mustafa Kemal askeri ateşe iken bölgedeki bir hastanede tedavi görmüş ve burayı da ziyaret etmiş. İmzaladığı ziyaretçi defterini Fahri Ekmekçi gazetesinde yayınlamış.
KARŞI YAKA ALMANYA
Birçok insanın işyeri Strasbourg'da olmasına rağmen Almanya'da oturuyor. Tıpkı İstanbul'un Anadolu yakasında oturup Avrupa'da çalışanlar gibi... Almanya'nın Kehl Kasabası'nı Rehn nehri ayırıyor. Yürüyerek bir saatte ulaşmak mümkün. Köprünün tam ortasında durup iki ülkeyi ayıran sınırdan bakıp da Kehl'deki iki minareli camiyi görünce "Tamam Almanya'ya geldik" diyorsunuz. Her yerde Türk'e rastlamak mümkün desem ilginç olmaz herhalde. Yemek sektörü başta olmak üzere birçok iş kolunda başarıyla çalışıyorlar.
Azize Odil Manastırı (Saint Odile) Hıristiyanlar için önemli bir yer. Bin yılında yaşamış azizenin ovaya tepeden bakan manastıra gelenler hacı oluyor ve kutsal sudan içiyor.
Fahri Ekmekçi ve eşi Gülboy 40 yıldır Fransa'da yaşıyor. Çifte vatandaş Ekmekçi, Galatasaray Lisesi ve Siyasal'ı bitirdikten Strasbourg'a yerleşip evlenmiş. Eşi yedi yaşından beri orada... Serbest gazetecilik ve turizm işiyle uğraşıyor. Objektif adlı gazetesini üç ülkedeki Türkler'e dağıtıyor. Bizi Schherwiller kasabasındaki ünlü bir restorana götürdüler: La Couronne. Ünlü yemekleri Tarte flambee'den tattık. Daha doğrusu her bir çeşidiyle nefes alamaz hale geldik.
(Sabah gazetesinin Tatil ekinde yayınlanmıştır. 13 Ağustos 2014)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder