Sayfalar

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Hayallerim, tarihim, aşkım ve İstanbul...


Gazeteci Burak Artuner'in Aşk, Hürriyet, İstibdat romanı Abdülhamid'in döneminde silah tüccarı Zaharoff'un Orient Expresi'ndeki tren yolculuğuyla başlıyor. Tıp öğrencisi Suphi ile Maria'nın sıra dışı aşkı romana damgasını vuruyor

Eskiler söze başlamadan bir girizgâh yaparmış. Muradımız esas maksada gelmek olunca tarihi bir arka plan gerekir...
II. Abdülhamid dönemi tarihimizin en önemli dönemlerinden biridir. Prof. Dr. İlber Ortaylı 33 yıl tahtta kalan Abdülhamid dönemini, "İmparatorluğun en uzun yüzyılının en uzun çeyreği" olarak niteler.
Dedesi II. Mahmut'un modernleşme hamlelerini başlattığı Osmanlı'nın çehresi değişmektedir. Babası Abdülmecid, amcası Abdülaziz ve ağabeyi V. Murad'ın iktidarları dönemlerine şehzade olarak tanıklık eden Abdülhamid yaşlı ve yorgun imparatorluğun yükünü 34 yaşında yüklenip padişah olmuştur.
Döneminde tıp, hukuk, veterinerlik, mühendislik, okullaşma, sanayileşme, demiryolları, hastaneler, finans gibi alanlarda bugünlere uzanan önemli yatırımlar yapılmıştır. Ancak iç ve dış siyasette huzursuzluk, savaşlar ise bu hizmetleri gölgelemiştir. İlk anayasa ve ilk meclis onun döneminde açılmasına rağmen kaybedilen topraklar ve hafiye teşkilatıyla yaratılan baskıcı iklim ona karşı örgütlenen İttihat Terakki'nin kurulmasına kadar gider.
Abdülhamid, Midhad Paşa ve Namık Kemal gibi Yeni Osmanlılarla önce ittifak etmiş iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra da onları sürgüne göndermiştir. Yurtdışına kaçıp muhalefet yapanları da para ve mevki karşılığında kendisine bağlamayı bilmiştir.
Padişah merakları ve hobileriyle de ilginç bir kişiliktir.
Usta bir marangozdur, kitaba düşkündür (özellikle de polisiye) muhteşem kütüphanesi günümüze kadar ulaşmıştır. Ayrıca binlerce fotoğraflık arşivi olan bir koleksiyoncudur.
Günümüzde bile iki Abdülhamid vardır. Kimileri onu "Ulu" kimileri de "Kızıl" diye anmaktadır.
Bu uzun girizgâha gerek duymamın nedeni iki günde bitirdiğim bir kitaptır. Boğaz vapurunda son satırı okuyup kafamı kaldırdığımda Kandilli ile Bebek'in tam ortasındaydım.
İstanbul'un 200 yıl öncesinden bugüne gelmem birkaç saniye sürdü. Burak Artuner'in gelmesi ise sekiz yıl sürmüş...
Tarih araştırma kitaplarıyla tanınan gazeteci Burak Artuner Aşk, Hürriyet, İstibdat adını verdiği ilk romanında okurlarını böyle bir döneme götürüyor...
İstanbullu bir Rum olan ünlü silah tücarrı Basil Zaharoff'un Orient Ekspres'teki tren yolculuğuyla başlayan kitaptaki zaman Abdülhamid'in tahta çıkışının 19. yılına denk gelmektedir. Tarihler 1896'yı göstermektedir. Doğu'daki Ermeni ayaklanmasıyla mücadele eden Osmanlı padişahına silah satmaya gelen Zaharoff başta olmak üzere, II. Abdülhamid, onun en yakın adamı Kara İzzet Paşa, ünlü muhalif Mizancı Murad ve dönemin Fransız elçisi Paul Cambon kitaptaki gerçek kişiler olarak yer almaktadır. Zaharoff hem iş planları yapıyor hem de izini kaybettiği çocukluk aşkını bulmanın yollarını arıyor.
Sonrasında Meclisi Mebusan'ın yeniden açılması, Anayasa'nın raftan indirilmesi için mücadele eden Kocamustafapaşalı Suphi ve kendisi gibi Tıbbiye öğrencisi arkadaşları Samatyalı Halit, Keçi Arif, Beylerbeyili Saffet ve Gedikpaşalı Rıfat'ın çevresinde olaylar gelişiyor. Suphi ile o dönemin en karanlık adamlarından Kara İzzet Paşa'nın sevgilisi Maria'nın tesadüfen tanışmaları ve sıra dışı aşkları, romana damgasını vuruyor.

USTA İŞİ KURGU, DURU BİR DİL 



25 yıllık gazeteci Burak Artuner, sekiz yılda yazdığı romanını usta işi bir kurguyla ve duru bir dille kaleme almış. Yaratılan kişiler tarihi bir romanda ayakları yere basan birer karakter olarak yerini alıyor. Tıp öğrencisi Suphi, annesi ve Ertuğrul Firkateyni'nde şehit olan denizci babası, İtalyan oyuncu Maria, Zaharoff'un çocukluk aşkı Süheyla olaylar ilerledikçe ayrıntılarıyla tanıtılıyor.
Abdülhamid'in en ünlü muhalifi olan Mizancı Murad ise Mısır, Fransa ve İsviçre'de geçen sürgün hayatından iş, mevki ve para karşılığı her şeyi geride bırakarak İstanbul'a döner. Bu tarihi bir vakadır. Burak Artuner, Mizancı'yla hesaplaşır, bir insanın bir liderin idealleri çiğneyerek ona inananları ortada bırakmasını unutmaz.
Philip Mansel'inKonstantiniyye-Dünyanın Arzuladığı Şehir ve İtalyan Edmondo de Amicis'in İstanbul kitaplarında İstanbul tasvirleri unutulmazdır. Burak Artuner de İstanbul'un denizini, evlerini, yapılarını, insanını tasvir ederken onlardan geri kalmıyor:
"Galata Köprüsü ise İstanbul kadar yorgundu. Dünyanın dört bir yanından binbir çeşit insanın altında ezilen tahtaları, arabanın tekerlekleri döndükçe gıcırdıyor, sanki vurulmuş yerde yatan ve ölümü bekleyen bir savaşçı gibi inliyordu. Kırmızı fesleri, redingotları ve muntazam kıvrılmış parlak siyah bıyıklarıyla bakımlı erkekler, pespaye ameleler; sakallı, cüppeli, asık suratlarıyla mollalar; şık giysileri, uzun sarı favorileri, garip kesimli sakallarıyla Avrupalı küçük tüccarlar veyahut renkli feraceleri altında, gözleri beyaz tüllerin gerisinden hülyalı bakan gizemli kadınlar; köşe başlarında tezgâh açmış şerbetçiler, sırtlarında bellerini büken küfeleriyle hamallar; hepsi ama hepsi bu yorgun, ahşap köprüyü varlıklarıyla yaşatıyordu."
Eski romanların tadını duyumsayacağınız Aşk, Hürriyet, İstibdat tarihin sisler arasında kalan sayfalarından evrensel bir mesaj da veriyor: İnsanın daha özgür bir dünyada yaşama özlemi ve bunun için verilen mücadelenin değeri.
(Sabah Kitap ekinin 20 Mart 2015 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)

1 yorum: