Sayfalar

21 Mayıs 2016 Cumartesi

Saray ressamı Fausto Zonaro'nun İstanbul'u...


Devlet adamı, asker, ressam, müzisyen, yazar tarihe mal olmuş değerli insanların hikayesi ilgi çekicidir. Derslerle doludur ve geleceğe de ışık tutar.
Köşenin ikinci kitabı da yine Osmanlı ve İtalya esintileri taşıyor.
Orhan Bahtiyar "Ateş Kırmızısı" kitabında İstanbul rüyasıyla Osmanlı başkentine gelen İtalyan ressam Fausto Zonaro'yu anlatıyor.
Hayran olduğum resimleri o günlerin Osmanlı hayatına ilişkin en değerli eserlerdir.
Böyle bir dönemi romanının konusu yapan yazar, kurgu ve tasvirlerle kitabı keyifle okutuyor.
İtalyan gazeteci Edmondo De Amicis'in kitabında İstanbul'u vapurla giriş bölümü şaheserdir.
Bir gemicinin "İnanın bana beyefendi, İstanbul'a güzel bir sabahta varmak, bir insanın hayatındaki en büyük anlardan biridir" sözlerini aktaran Amicis o anı şöyle anlatır:
"Baktım ve hayret dolu bir çığlık attım. Devasa bir silüet, uzun boylu ve hiçbir ağırlığı yokmuş hissi veren, sislerin arasında bir "tepenin zirvesinden yükselerek muhteşem bir şekilde göğe doğru yuvarlanan, gümüşi noktaları güneşin ilk ışınlarıyla parıldayan dört zarif, azametli minarenin ortasına kondurulmuş bir kütle: Ayasofya. Sis dört bir yanda aralanıyor ve gediklerinin arasından camiler, kuleler, yer yer yeşil alanlar ve üst üste binmiş evler parıldıyordu. Biz yolumuza devam ettikçe şehir de ayaklanıyordu sanki. Dalları olmayan dev palmiye ağaçlarından oluşan bir koru gibi bir arada toplanmış başka devasa kubbeler ve minareler de büyük bazilikanın önünde ve çevresinde parlamaya başlamıştı."
Daha sonra geçenlerde kaybettiğimiz ünlü yazar Umberto Eco da Amicis'in izinden giderek İstanbul'u yazacaktı.
Orhan Bahtiyar'da bu geleneği sürdürerek ressam Zonaro'nun İstanbul'a gemiyle girişini çok güzel anlatmış.
Yirmi yıl kaldığı İstanbul'da 2. Abdülhamid'in saray ressamlığına kadar yükselen Zonaro kitabın tanıtımında da aktarıldığı gibi "Osman Hamdi Bey gibi dönemin ünlü isimlerinin, büyükelçilerin, padişahın yakın çevresinin, Avrupa kültürüne hakim İstanbul beyefendilerinin, İttihat ve Terakki liderlerinin yanısıra sıradan tulumbacılarla bile yakın dostluklar kurmuştu, ki bu alışılmadık dostluklar onu Ayasofya'nın derinliklerinde bilinmeyen bir odaya kadar sürükleyecekti."
(Sabah Kitap ekinin Nisan 2016 sayısından yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder