Sayfalar

4 Nisan 2012 Çarşamba

Bahar güzeli erguvanlar...


Nisan geldi, güneş yüzünü gösterdi. Baharın müjdecisi erguvanlar da boy göstermeye başlar artık. İstanbul'un ve Boğaz'ın her bir yanı o güzelim ağaçların çingene pembesi ve mor karışımı rengine bürünür. Ya o kokusu; nasıl da insanın başını döndürür...
Erguvanın tarihini Hz. İsa dönemine kadar uzatmak mümkün. Avrupa'da Yahuda ağacı olarak (Judas) olarak bilinir. İnanışa göre Hz. İsa'yı ihbar eden Yahuda pişman olur ve kendini erguvan ağacında asar. Bu olaydan önce beyaz olan yaprakları kandan ve utançtan pembeleşir...
Sonraki dönemlerde erguvan rengi, Bizans döneminde imaparatorluk rengi olarak kullanılmış. Osmanlı ise tam hakkını vermiş. Erguvan Bursa'nın tarihinde önemli bir yeri olmuş ve simgesi haline gelmiş.
14. yüzyıldan itibaren Sultan Yıldırım Beyazıt'ın damadı Anadolu erenlerinden Emir Sultan'ın erguvanların açma mevsiminde müritleriyle buluşması şenlikler halinde kutlanmaya başlanmış.
Yüzyıl öncesine kadar Bursa'da bir bahar geleneği olarak Erguvan Bayramı kutlanmaktaydı. Evliya Çelebi'nin de "Erguvan Cemiyeti Faslı" diye söz ettiği bu gelenek, Emir Sultan tarafından başlatılmıştı.
Her yıl Nevruz başlarında Anadolu'nun dört bir yanından Bursa'ya gelip Emir Sultan türbe dergâhını ziyaret eden dervişler, sabahlara kadar zikrederlerdi. Tanpınar, söz konusu Erguvan Şenliklerini Beş Şehir'in Bursa ile ilgili bölümünde şöyle anlatıyor:
"Erguvan şenliği, baharın bütün güzelliğiyle kendini gösterdiği erguvanların rengârenk açtığı günlerde Emir Sultan halife ve müritlerinin, Osmanlı ülkesinin dört bir yanından kalabalıklar hâlindeBursa'da Emir Sultan dergâhına gelerek, bir hafta boyunca zikr ü tevhid icra etmeleri, diğer tekke ve dergâhları ziyaret ederek sohbete katılmalarıdır. Bir hafta süren bu fasıl çeşitli toplantılar, davetler, şehir gezileri ve benzeri cemiyetlerle şenlenir; bu durum, şehirde bolluk, bereket ve meserret olarak algılanırdı."
Şimdi İstanbul'da olduğu gibi Bursa'da erguvanı yeniden hatırlayıp, gelecek kuşaklara tanıtıyor.
 Yıldırım Belediyesi, Uludağ Üniversitesi'nin de desteğiyle erguvan şenliklerini canlandırmak için bir süredir kolları sıvadı.
Ama yetmez, yetmemeli de... Divan şiirinden, günümüze kadar şairlerin, müzisyenlerin ilham kaynağı olan erguvan yeniden tahtına oturmalı..
Erguvanla ilgili araştırma yaparken Bursa Hakimiyet gazetesinden Hasan Kanbolat'ın yazdıkları aslında her şeyin özeti gibi:
"2000'li yıllarda İstanbul ve Bursa'da Erguvan Şenlikleri düzenlenmeye başlanmışsa da söz konusu çabalar henüz kenti ve toplumu kavramaktan uzaktır. Bursa'da valiliğin, yerel yönetimlerin, yerel medya ve sivil toplum kuruluşlarının erguvan çiçeğine ve rengine daha fazla sahip çıkması gerekmektedir. Unutmayalım, her ülkenin ve her kentin bir rengi, bir çiçeği, bir kokusu vardır. Bursa'nın da ağacı 'erguvan', çiçeği 'erguvan çiçeği', rengi ise 'erguvan rengi'dir. Erguvan pek kokmadığına göre Şeyh Galib'in, 'gül mü güler, erguvan mı ağlar' sözünden yola çıkarak erguvan ile gülü bütünleştirmeli ve erguvan altlarına dikilecek güllerin kokusu Bursa'yı kaplamalıdır."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder