Sayfalar

30 Eylül 2018 Pazar

Yazarlar dile geldi...


Kitabın kapağını görür görmez hissettiğim; ilk sayfalara göz gezdirirken, okumayı sürdürdükçe ve nihayet bitirdikten sonra hiç değişmedi.
Bu bir kitap doğru, aynı zamanda görsel bir şölen.
Hikmet Altınkaynak sinema festivallerinin açılış filmlerinden birini çekmiş sanki.
Siyah beyaz fotoğraflarla desteklenmiş söyleşilerle, Türk edebiyatının büyük ve görkemli yapısını oluşturan çınarlar bu kitap belgeselde ardı ardına boy gösteriyor.
Hikmet Altınkaynak, akademisyen kimliği ve yazarlığının yanısıra gazetecilik ve çok sayıda edebiyat dergisinin yöneticiliğini de yapmış.
Onlarca kitap yazan Altınkaynak'ın en önemli yapıtlarından Türk Edebiyatında Yazarlar ve Şairler Sözlüğü bin yedi yüz şair ve yazarı kapsamaktadır ki, başvuru kaynağı olarak herkesin kütüphanesinde bulundurması gereken bir eser.
Altınkaynak verimli bir yazar, bu kez de Türk edebiyatının önde gelen 38 ustasıyla yapılan söyleşilerinden değerli bir kitap ortaya çıkarmış.
Edebiyatımızdan Portreler kitabında üç bölüm var.
İlk bölümde Şairler ve Yazarlar yer alıyor. Tevfik Fikret'le başlayıp Fazıl Hüsnü Dağlarca, Melih Cevdet Anday, Bülent Ecevit, Şükran Kurdakul, Ahmet Oktay Kemal Özer, Yüksel Pazarkaya, Eray Canberk, Ataol Behramoğlu, İnci Asena, Enver Ercan ve Neşe Yaşın'ın bulunduğu 13 ismi kapsıyor. Osmanlı döneminde yaşamış Tevfik Fikret söyleşisi ise onu tanıyan ikinci bir kişi üstünden yapılmış.
1975 yılında Divan Şairi Salih Keramet Nigar Hanım'la yapılmış...
İkinci bölümde Öykücüler ve Romancılar boy gösteriyor.
Aziz Nesin'le başlayan liste Fikret Otyam, Fakir Baykurt, Demirtaş Ceyhun, Ümit Kaftancıoğlu, Bekir Yıldız, Tarık Dursun K., Erdal Öz, Mahmut Alptekin, Ayşe Kulin, Necati Tosuner, Zülfü Livaneli, Sülhi Dölek, Feyza Hepçilingirler, Işıl Özgentürk, Zeynep Aliye, Buket Uzuner, Sibel K. Türker, Faruk Duman'la birlikte 17 isimle tamamlanıyor.
Üçüncü bölüm ise Denemeciler ve Eleştirmenler'e ayrılmış.
Mustafa Nihat Özön, Nurullah Ataç'ın kızı Meral Ataç, Yaşar Nabi Nayır, Vedat Günyol, Yıldız Sertel, Mehmet Fuat, Tahsin Yücel ve Doğan Hızlan.
Yapılan söyleşiler 1970'lerden başlıyor ve günümüze kadar güncellenerek geliyor. Kimileri bir dergide kimileri bir gazetede yayınlanan söyleşilerin bazıları da ilk kez kitapta yer alıyor.
Söyleşi herkesin harcı değildir, birikiminiz yetersizse ve bir de hazırlık yapmadan bu işe kalkışırsanız yalnızca günü kurtarırsınız.
Hikmet Altınkaynak gibi edebiyatın içinden gelen biriyseniz sorular da cevaplar kadar değerli olur.
Üstünden yıllar geçse de güncelliğini yitirmez ve bugün olduğu gibi ilgiyle okunur.
Kişilikleri, sanata bakışları, eserleriyle kitapta yer alan edebiyatçılar arasında bir de siyasetçi var: Bülent Ecevit.
1998'de Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde yapılan söyleşide, "Şiir yazmayı bıraksaydım siyasette ben, ben olmazdım" diyor. Çocukluğundan başlayarak şiire ve kitaba olan düşkünlüğünü anlatıyor.
Söz ustası isimlerin konuşmalarıyla alınan lezzet bir yana her söyleşide o dönemin edebiyat tartışmaları, siyasi tutumlar, polemikleri de okumak başka bir zenginlik katıyor.
Hikmet Altınkaynak'ın kitabı "iyi ki edebiyat var" dedirtiyor.
(Sabah Kitap ekinin Ağustos 2018 sayısında yayınlanmıştır.)

Çinli bilgenin erdem rehberi...

Doğu'nun bilgeliği binlerce yıldır insanoğlunu aydınlatıyor.
Çinli Lao-Tzu'nun yazdığı Tao Te Ching 2 bin 500 yıl öncesinden günümüze dair çok şeyler söylüyor: Sadelik, güzellik, iyilik, alçak gönüllülük, arzuyu yenmek, ölçülü olmak, yetinmek, ustalık. Gazeteci yazar Kerem Çalışkan'ın Türkçeye çevirdiği Tao Te Ching, Taoizmin özüdür, ana kitabıdır. Tao öğretisi dünyanın akışını anlatan, bir değişim dönüşüm felsefesidir.
Lao- Tzu 6. yüzyılda Çin hanedanlığına danışmanlık yaparken Konfüçyüs de yanı başındadır.
Ancak farklı düşünürler ve sürekli çekişirler.
Konfüçyüslük geleneksel bir okul olarak varlığını sürdürmektedir ancak Taoizm bir din olarak Uzakdoğu'da milyonlarca insanın inancıdır.
Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin'de günümüzde 4 din vardır: Budizm, Taoizm, İslam ve Hıristiyanlık.
Taozmin kurucusunun bu kitabı yazış hikayesi de müthiştir: M.Ö. 6. yüzyılda Çin'de artan kaos ve toplumsal huzursuzluk nedeniyle, 81 yaşındaki bilge Lao-Tzu ülkesini terk etmeye karar verir. Honan eyaletinden Batıya doğru giderken bir gümrük memuru onu durdurur. Yaşlı bilgeden bildiklerini ve deneyimlerini yazmasını ister. Lao- Tzu 81 meseli yazıp memura verir ve sonsuzluğa karışır. Kendisinden bir daha haber alınamaz.Kitaba ayrıntılı ve aydınlatıcı bir önsöz yazan Kerem Çalışkan, "Her dizede, kibiri, gururu, yüksekten bakmayı, mal mülk hırsını, kendini bir şey sanmayı yerer. İnsanlara mutavızılığı, alttan almayı, azla yetinmeyi, ölçülü olmayı öğütler. Bu Tao felsefesidir. Türkçede "bir lokma, bir hırka" diye özetlenen geleneksel yaklaşımı çağrıştırır" sözleriyle özetliyor.
Ayrıca her bölümün ardından anlamlarına ve felsefesine ilişkin açıklamalar da yaparak zor bir işin altından başarıyla kalkıyor.
Doğru sözler süslü değildir,
Süslü sözler doğru değildir.
Gayret ikna etmez.
İkna gayretli değildir.
Bilge âlim değildir,
Âlim bilge değildir.
Bilge mal mülk yığmaz.
Başkaları için ne çok şey yaparsa,
O kadar çoğalır o.
Ne kadar çok verirse başkalarına
O kadar sahip olur.
Keskindir Göğün Taosu'nun yolu,
Ama yaralamaz o kimseyi.
Bilge o yolda ilerler salına salına.

(Lao- Tzu son şiirde, daha önce söylediklerinin bir özetini çıkarmış. Sadelik üzerine bir manifesto yazmış. Taocu bilge mal mülk peşinde koşmaz. İnsanların gönlüne girerek, sürekli insanlara bir şeyler vererek, yardım ederek kendi ruhsal varlığını güçlendirir. Bilge böyle zenginleşir. Tao ile bütünleşir. Tao'nun keskin ve zor olan yolunda bilge rahatça, çabalamadan ilerler. Bu son üç dize adeta, Yunus Emre'nin ünlü dizelerini hatırlatıyor: Sırat kıldan incedir/Kılıçtan keskincedir/Varıp anın üstüne/Köşkler kurasım gelir.)
(Sabah Kitap ekinin Ağustos 2018 sayısında yayınlanmıştır.)