Sayfalar

18 Mayıs 2021 Salı

Hayaleti peşimizi bırakmıyor...


İngiliz futbolu analisti Philippe Auclair'in kaleme aldığı Cantona Kral Olacak Asi son yıllarda okuduğum en iyi biyografik eser. Yazar, kitabında futbolun aykırı ismi Eric Cantona'nın iyi ve kötü yanlarını didik didik ediyor.

Netflix'de yeni başlayan Karanlık Kadrolar dizisinin başrolünde yine karşıma çıktı.
Fransız dizisinin başrolündeki işsiz Alain Delambre, cazip bir iş fırsatını kaçırmak istemiyor.
Kendisini acımasız bir çarkın içinde piyon olarak bulan fevri mizaçlı Alain hapse düşüyor.
Filmi başa sarıyorum tabii ki kişisel olanı.
Yıl 1993, günlerden 3 Kasım.
Eski Ali Sami Stadyumu'nda Avrupa Şampiyonlar Ligi eşleşmesinde İngiliz takımı Manchester United'ı bekliyoruz.
İlk maç 3-3 berabere bitmiş.
Sabahın köründe girdiğimiz tribünde soğuktan ve ayakta durmaktan perişan olmuşuz.
Herkesin gözü 7 numaralı futbolcuda...
Eric Cantona her zamanki gibi formasının yakalarını kaldırmış.
Galatasaraylı futbolculara vuruyor, ortalık karışıyor.
Maçtaki olaylarda kart görmeyen Eric, karşılaşma bitince hakeme küfür edince kırmızı kart görüyor.
Üstüne polislerle İngiliz oyuncular arasında arbede yaşanıyor.
Tribünler çıldırmış, İngilizler beraberlikle biten maçta eleniyor.
İngiliz basını bire bin katıp olayı başka bir boyuta taşıyor eh bizimkiler de geri kalmıyor.
Yıllar sonra 2011'de yolu yine İstanbul'a düşüyor.
Bu kez yapımcı ağabeyiyle yaptığı bir programın sunucusu olarak.
Dünyanın en rekabetli ve ateşli, uzun geçmişi olan derbilerinin üçüncü sırasında Galatasaray-Fenerbahçe var. (Not: Bu belgeseli izlemediyseniz Youtube'de bir bakın derim. Bir rekabet nasıl bu kadar güzel işlenir, fanatik tuzaklara düşmeden belgeler, tanıklar ve tarafların gözüyle anlatır görün.)
Eric, çekimler için Beyoğlu İstiklal Caddesi'nde yürüyor ya da kötü bir tekneyle suyun karşı tarafına Kadıköy'e gidiyor.
Tanıyanların hiçbirini geri çevirmiyor, fotoğraf çektiriyor.
Galatasaray Lisesi'nde çekime giderken birden Ara Güler'in fotoğraflarını görüp kafeye dalıyor.
Ve ünlü sanatçımız Ara Güler'le uzun bir sohbete dalıyor.
Onu bir belgeselde izlemiş, tanıyor.
Kimsenin gecikiyoruz demeye cesareti yok, çünkü o Eric.
(Bu bilgileri ekibe İstanbul'da rehberlik eden gazeteci Banu Yelkovan arkadaşımızdan ödünç aldım.)
Futbolun merkezindeki bu çılgın adam sık sık karşıma çıkıyordu; oyunuyla, golleriyle, sivri diliyle, deliliğiyle, isyankârlığıyla, çılgın kararlarıyla, tribündeki seyirciye uçarak attığı tekmesiyle, aldığı cezalarla, statükoya açtığı savaşla, sanata düşkünlüğüyle, resim merakıyla, Arthur Rimbaud'un dizelerine hayranlığıyla, Liam Gallagher'in bir şarkısının klibinde yarı çıplak kral tacı ve peleriniyle dans etmesiyle, Paco Rabanne için podyumda yürümesiyle tiyatro ve sinema oyunculuğuyla yıllardır aramızda geziyor.
Ünlü yönetmen Ken Loach'ın Hayata Çalım At (Loocking For Eric) filminde işsiz ve tükenmiş bir United taraftarına ümitli olmayı ve hayata tutunmayı tavsiye eden hayalet rolündeki de oydu.
Birçok filmde oynadı, ya da yönetmenlik yaptı...
Fevri mizaçlı Alain de, maç çıkışı polisle kavga eden de, Beyoğlu'nda gülücüklerle selfie çektiren de, kulüp başkanına üçkağıtçısın diyen de, hayata çalım atan da hepsi de o adamdı: Eric Cantona...
"Yalnızca geri zekalılar asla fikrini değiştirmez" diyen bu adam Fransa'nın en aykırı göçmen şehri Marsiyalı. 

Mimarisiyle, hayata bakışlarıyla, yaşam tarzlarıyla ülke içinde ülke gibi bir kent orası.
Dedesi, Katalan bir göçmen.
Çok acılar çekmiş.
General Franco'ya karşı savaşırken Barcelona'dan kaçıp genç eşiyle mülteci kamplarında yaşamış.
Eric'in annesi orada doğmuş.
Ve yıllar sonra ABD'de bir sergiyi gezerken dedesinin fotoğrafını görüp sezgisiyle tanımış.
Annesine gösterince haklı olduğu anlaşılmış.
Baba tarafından dedesi de 1911 yılında Sardunya Adası'ndan yoksulluk yüzünden göç etmiş.
Eşinin de Arap kökenli olması halkayı tamamlıyor.
Yani genlerinde her şeyden var, hayatını okurken kişiliğindeki gel gitleri ve tarzını yadırgamıyorsunuz.
O da bunu teyit ediyor zaten: İçimde dizginleyemediğim bir tutku var. İçinizden dışarı çıkmak zorunda olan ve sizin de çıkmasına izin verdiğiniz ateş gibi. Bazen bu ateş dışarı çıkıp etrafa zarar vermek istiyor. Bense kendime zarar veriyorum. Zarar vermek, özellikle de başkalarına zara vermek beni üzüyor. Ama karakterimdeki bu özellikler olmasa, ben ben olamam.
Futbola, Pele, Cruyff, Maradona gibi ünlü isimler gibi damgasını vuramadı.
Şimdiki zamanların Ronaldo ve Messi'si gibi de olmadı ve olmayacak da.
Ama daha 26 yaşında onlarca takım gezmiş bir futbolcuydu.
Asiliği başına iş açıyordu, o huzur istiyordu sadece.
İngiliz kıtasına gittiğinde 26 yıldır şampiyonluğa hasret olan Manchester United'in kaderini değiştirdi.
4 şampiyonluk gördü, ırkçı küfürler eden taraftara uçan tekme attı.
9 ay futboldan men yedi.
Döndü yine şampiyon oldu.
Premier Lig'in gelmiş geçmiş en çok sevilen dünyaca tanınan adamı oldu.
Adına şarkılar yazılırken formunun zirvesindeyken pat diye 30 yaşında futbolu bıraktı.
Tam da ona yakışır bir hareketti.
Yalnızca o yapabilirdi ve yaptı.
Az önce zikrettiğim ünlü futbolcular hep o dünyanın içinde varoldu.
Onların insan tarafını çok bilmiyoruz, Cruyff hariç.
Eric Cantona ise yüreğinin ve hayalinin peşinden gitti.
10 yıl gecikmeyle yayınlanan Cantona Kral Olacak Asi kitabı son yıllarda okuduğum en iyi biyografik eser.
Yazarı France Football muhabiri ve İngiliz futbolu analisti Philippe Auclair, kitabı kaleme alırken Eric Cantona ile hiç ama hiç konuşmamış.
Eric istememiş o da bir noktadan sonra vazgeçmiş iyi de etmiş.
Başkahramanı konuşsaydı belki de bu kadar lezzetli ve objektif olamayacaktı.
Eric Cantona'nın iyi ve kötü yanlarını didik didik eden Auclair her şeyi özetlemiş: Cantona'nın aurası top koşturmayı bıraktığı günden beri hiç kaybolmadı.
Manchester United taraftarları onu futbolu bırakmasından yıllar sonra o dillere destan Best-Law- Charlton üçlüsünün önünde yüzyılın oyuncusu seçti.
2008'de Premier Lig'in sponsoru Barclays'in 185 ülkede yaptığı bir ankette Cantona'nın tüm zamanların en sevilen oyuncusu olduğu görüldü.
Aynı yıl, Sport dergisi Crystal Palace maçındaki malum kung-fu tekmesini spor tarihindeki en önemli yüz olaydan biri seçti.
Ken Loach, Looking for Eric'te onu filminin ana karakteri yaptı.
Eric Cantona'nın hayaleti belli ki bir süre daha peşimizi bırakmayacak.
(Sabah Kitap ekinin Ekim 2020 sayısında yayınlanmıştır.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder