Sayfalar

22 Mart 2012 Perşembe

Tanpınar ve geçmiş zaman... 1


Her şey geçen pazar bir gazetenin kültür sayfasının eteğindeki üç sutünluk haberi görmemle başladı.
Tanpınar Ödülleri 11'inci kez Bursa'da başlıklı haberde başta ünlü şair-yazar Hilmi Yavuz'un da aralarında bulunduğu jüri üyelerinden söz ediliyordu. Son başvuru tarihinin 18 Mayıs olduğu yarışmada verilecek ödüllerden de bahsediliyordu. Buraya kadar her şey normaldi ancak bu yılki ödülün konu başlığını okuyunca çok mutlu oldum.
Hani şöyle nefis bir İskender tabağı önünüze gelir de dört gözle başlamak için tereyağı servisini beklersiniz ya işte öyle oldu...
Bakar mısınız konu başlığına:
"Bursa Geçmiş Zaman Nöbetçisi."
Hemen kütüphaneme seyirttim...
Ahmet Hamdi Tanpınarlar oradaydı...
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Huzur, Mahur Beste, Sahnenin Dışındakiler ve işte aradığım kitap Beş Şehir...
Ve her daim en sevdiğim şiirindeki o dizeler eşliğinde kitabın kapağını araladım...
"Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmaz akışında..."

USTADAN USTAYA

Türk edebiyatının büyük ustasının Erzurum, Ankara, Konya, İstanbul ve Bursa'yı ölümsüzleştirdiği Beş Şehir başka bir büyük ustaya ithaf edilmiş ki bu da eserini bir başka güzelleştiriyor:
Tanpınar kitabın girişinde Yahya Kemal Bayatlı için şunları yazıyor:
"Yahya Kemal'in derslerinden -fakültede hocamdı- ayrıca eski şiirlerin lezzetini tattım. Galib'i, Nedim'i, Baki'yi Naili'yi ondan öğrendim ve sevdim. Yahya Kemal'in üzerimdeki asıl tesiri şiirlerindeki mükemmeliyet fikri ile dil güzelliğidir. dilin kapısını bize o açtı. Millet ve tarih hakkındaki fikirlerimizde bu büyük adamın mutlak denecek tesiri vardır."
Buyrun biz de o kapıdan girelim.
Tanpınar'ın Bursa'da Zaman başlıklı bölümü 8 Mart 1941'de yayınlanmış.
(İlk Bursa Tasvir-i Efkar olarak görülüyor... Ve her şehir ayrı tarihlerde gazetelerde neşredildikten sonra 1946 yılında kitap haline getiriliyor. Benim elimdeki 2009 tarihli ve 26. baskı...)
Gazetedeki haberin konu başlığıyla kitabı buluşturduktan sonra artık biraz daha ayrıntıya girme zamanı...
"Şimdiye kadar gördüğüm şehirler içinde Bursa kadar muayyen bir devrin malı olan bir başkasını hatırlamıyorum. Fetihten 1453 senesine kadar geçen 130 sene, sade baştan başa ve iliklerime kadar bir Türk şehri olmasına yetmemiş, aynı zamanda onun manevi çehresini gelecek zaman içinde hiç değişmeyecek şekilde tespit etmiştir. Uğradığı değişiklikler, felaketler ve ihmaller, kaydettiği ileri ve mesut merhaleler ne olursa olsun o, hep bu ilk kuruluş çağının havasını saklar, onun arasında bizimle konuşur, onun şiirini teneffüs eder."
Üstat konuya böyle girer ve sonra daha eskilere giderek bir seyyahtan alıntıyla düşüncesini pekiştirir:
"Bu hakikati gayet iyi gören ve anlayan Evliya Çelebi, Bursa'dan bahsederken 'ruhaniyetli bir şehirdir' der."
Bir başta tanık daha vardır sırada:
"Sadrazam Keçeci Fuad Paşa ise, 'Osmanlı tarihinin dibacesi' diyerek bu mazi damgasını başka şekilde belirtir."
Yani Fuad Paşa dibacesi derken başlangıcı olduğunu vurguluyor ki çok isabetli bir tanımlama...

ZAMANDA KAYBOLMAK

Bursa'ya birkaç kez gittiğini belirten Ahmet Hamdi Tanpınar ruh halini özetliyor:
"Her defasında kendimi daha ilk adımda bir efsaneye çok benzeyen bu tarihin içinde buldum, zaman mefhumunu adeta kaybettim ve daima, bu şehre ilk defa giren ve onu baştan bir Türk şehri olarak kuran dedelerimizin yaşayışlarındaki halis tarafa hayran oldum."
Ve devamında şiir kokan o cümle: "Onlar zaferin kendilerine ilk gülüşü saydıkları bu şehri o kadar sevmişler, o kadar candan kucaklamışlar ki, hala taşı, toprağı bu yükseltici ve şekil verici ihtirasın nurdan izleriyle doludur."
Peki bu şehirde zaman kavramını kaybetmek nasıl bir şeydir, niyedir, ya da nasıl olur, olabilir...
"Bu şehirde muayyen bir çağa ait olmak keyfiyeti o kadar kuvvetlidir ki insan 'Bursa'da ikinci bir zaman daha vardır' diye düşünebilir."
Hadi çıkın içinden çıkabilirseniz... Ahmet Hamdi bir yazar, sanatçı ruhuyla böyle benzetmeler yapması normal diyebilirsiniz belki.
Yazısının üstünden 72 yıl geçmiş ancak yolu Bursa'dan geçenlerin bunu çok iyi anlayacağını biliyorum..
Hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemini çok iyi bilen, söze, müziğe, tarihe, yazıya hakim bu ustanın hislerini nasıl göz ardı edebiliriz ki...
Bakın o ikinci zamanın ne olduğunu gelecek yüzyıllara da miras kalacak bir şekilde nasıl da mühürlüyor:
"Yaşadığımız, gülüp eğlendiğimiz, çalıştığımz, seviştiğimiz zamanın yanı başında, ondan daha çok başka, çok daha derin, takvimle, saatle alakası olmayan; sanatın, ihtirasla, imanla yaşanmış hayatın ve tarihin bu şehrin havasında edebi bir mevsim gibi ayarladığı velüt ve yekpare bir zaman... Dışarıdan bakılınca çok defa modası geçmiş gibi görünen şeylerin, bugünkü hayatımızda artık lüzumsuz zannedebileceğimiz duyguların ve güzelliklerin malı olan bu zamanı bildiğimiz saatler saymaz, o sadece mazisinde yaşayan bir geçmiş zaman güzeli gibi hatıralarına kapanmış olan şehrin nabzında kendiğinden atar."
İşte böyle yerimiz bitti ama Tanpınar'ın kılavuzluğundaki gezimiz bitmedi...
Bursa'da adların cazibesi, bir semte adını veren Nilüfer Hatun ve Emir Sultan'ın hikayesi, suları, çeşmeleri, türbeleri, ovası da bitmedi.
Ya Osmanlı'nın Edirne ve İstanbul'a yönelmesine rağmen Bursa'nın tevazusu ve kuruluş şehri olmanın taşıdığı gurur...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder