Sayfalar

22 Mart 2012 Perşembe

Zekâ, sabır ve ayrıntı...


Hikâye aslında çok basit ama bir o kadar karmaşık. Öyle bir durum var ki karşınızda; düğüm sabırla ağır ağır çözülürken sizi de beraberinde götürüyor...
Bugünlerde soğuk savaş yıllarını anlatan bir film vesilesiyle yeniden 15'li yaşlarıma döndüm... Siyah beyaz televizyonlu yılların BBC yapımı bir dizisi var ekranda... Kendisi de bir eski ajan olan John Le Carre'nin 1974'te yazdığı ünlü Köstebek romanından uyarlanan dizide mırıldanır gibi konuşan ve ağır duruşuyla Alec Guiness'i hatırlıyorum...
Hayranlıkla izlediğim dizinin yazarı ve kitabıyla yıllar sonra tanışacaktım. Ve bir solukta Köstebek, Bir Öğrenci Gibi ve Smiley'in İnsanları kitaplarını okuyacaktım...
Casusların dünyası çok farklıdır, öyle vurdulu kırdılı Hollywoodvari yapımlar ya da bizim dizilerdeki gibi silahlar ulu orta çekilmez. Zekâ, sabır, ayrıntı, en küçük bir detayın dahi gözden kaçırılmadan değerlendirmesi vardır...
İşte Köstebek'te ya da orijinal adıyla Tinker, Tailor, Soldier, Spy'da da durum bu...
İngiliz Gizli Servisi'nin içine yerleştirilmiş çifte ajanın yani Rusların adamının bulunması için girişilen büyük operasyon...
Servis'in en tepesindeki adam bunun farkındadır, ancak ispat etmek çok zordur. Yani çevresindeki dört adamdan biri Rus ajanıdır...
Şef en yakın adamını o zamanlar Doğu Bloku içinde yer alan Macaristan'a yollar. (Kitapta burası Çekoslovakya'dır). Şüphelendiği dört adama da takma isimler verir. Tenekeci (Tinker), Terzi (Tailor), Asker (Soldier) ve Casus (Spy)...
"Birinin adını bana ne yap ulaştır" der, ancak Köstebek bu tezgâhı karşı tarafa bildirir ve şef sırlarıyla ölür...
Sonra bir gün küçük işlerin yaptırıldığı bir ajan ortaya çıkar... İstanbul'da (kitapta Hong-Kong'dur) bir Sovyet vatandaşı kadından aldığı bilgileri anlatır...
Sızma işi yavaş yavaş doğrulanmaya başlar ve sahneye George Smiley karakteri çıkar...
Bakan danışmanı artık emekli edilmiş Smiley'e dışarıdan casusu bulma görevi verir...
Ve Smiley bir bulmacayı çözer gibi sabırla ağını örüp, Köstebek'i ortaya çıkarır...
2011 yapımı filmde Smiley'i, Gary Oldman oynuyor... Aday gösterildiği dallarda Oscar alamayan filmin çekimleri ve müziği övgüye değer...
Filmin en çok eleştirilen yanı ağır temposu ve birçok karakterin boy göstermesi...
Ancak İsveçli yönetmen Tomas Alfredson da bizim gibi sıkı bir Le Carre hastası belli ki. Filmi de kitaptaki gibi ağır ağır ve sabırla götürüyor. Ve bize de "gelin siz de bir el atın" diyor...
Finalde Smiley'i Gizli Servis'in şef koltuğuna oturtan yönetmen belli ki arkasını getirecek.
Yani yukarıda sözünü ettiğim Bir Öğrenci Gibi ve Smiley'in İnsanları'nı çekerek filmi üçlemeye çevirebilir...
Hele son kitapta Berlin'deki bir Türk kahvesinde geçen final vardır ki... Tadından yenmez...
Ezcümle derim ki; aman dudak bükmeyin, soğuk savaş dönemi kitapları ve filmi diye...
Vizyondaki filmi kaçırmayın...
Şöyle bir etrafınıza bakın; İran, İsrail, Suriye, Kafkaslar, Afganistan... Nükleer enerji, petrol, enerji hatları, sanayi casusluğu...
Bunlar da mı o dönemin sorunları.
Ey Soğuk Savaş geldiysen kapıyı üç kere vur...
Ah unutmadan filmi yetersiz bulanlar alt yazısıyla BBC yapımı diziyi internetten izleyebilir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder