Sayfalar

20 Ocak 2013 Pazar

Trenin sanat yolculuğu


Tren yalnızca raydan ve vagondan mı ibarettir...
Ya garlar, istasyonlar, köprüler, tüneller, hat boyu giden telgraf direkleri...
Tren karadaki ilk toplu taşıma aracıdır. 1800'lü yıllarda insanoğlunun hayatına girmiş, edebiyattan sinemaya, resimden müziğe her alanı etkilemiştir...
 İngiliz polisiye romancısı Agatha Christie'nin Doğu Ekspresi'nde Cinayet'i hem roman hem de film olarak büyük ilgi görmüştür. Kara saplanmış tren kurtarılmayı beklerken bir yandan da işlenen cinayet adım adım çözülmektedir.
Ya Burt Lancater, Sophie Loren, Ava Gardner gibi ünlülerin yer aldığı 1976 yapımı Kassandra Geçidi... Yine müthiş bir gerilim trende çözülmektedir...
1957 yılında çekilen Kwai Köprüsü'nde Japonlar, 2. Dünya Savaşı'nde esir aldığı İngiliz askerlerine bir köprü inşaa ettirmek isterler...
Çünkü üstünden hayati önemi olan bir tren geçecektir.
Yine 2. Dünya Savaşı'nda bu kez Fransa'dayız...
1964 yapımı Tren filminin başrolünde Burt Lancaster bir istasyon şefini oynar...
Naziler savaşı kaybedeceğini anlayınca Paris'teki müzeden ünlü ressamların tablolarını Berlin'e kaçırmak ister, istasyon şefi ve direnişçiler de treni engellemek istemektedir.
Yılmaz Güney'in Sürü filmini unutmak mümkün mü...
1978'de Zeki Ökten'in çektiği film, Güneydoğu'dan Ankara'ya koyunlarını satmak için trenle yola çeken Berivan aşiretinin başından geçenleri nasıl da hüzünle anlatır...
Osmanlı Devleti ilk hattını 1854'te Kahire-İskenderiye arasında açtı. Anadolu'da ise ilk demiryolu İzmir-Aydın arasında 1860'ta yapıldı. En ünlüsü ise İstanbul-Bağdat demiryoludur. II. Abdülhamit döneminde 1888 yılında Almanlarla yapılan anlaşma bu topraklardaki en büyük projeydi.
Sonra Cumhuriyet döneminde "Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan" diye 10. yıl marşına bile giren bir seferberlikle tren yaygınlaşmıştır...
Uzun yıllar unutulan ihmal edilen demiryolları son 10 yıldır yeniden canlanıyor. Bu kez kara trenler değil hızlı trenler var...
Bizim içinse tren hep hüzündür. Kavuşmakta vardır ama ayrılık hiç unutulmaz. Tren yavaş yavaş kalkar eller, mendiller sallanır.
Tren uzaklaşır, bir müddet yanında koşarsınız ve sonra boşlukta kaybolur gider...
Orhan Veli Kanık'ta tren sesi bakın ne duygular uyandırmış:
Nereye bu gece vakti?
Güzel tren, garip tren?
Düdüğün pek acı geldi,
Hatıra neler getiren.
Çok mudur mendil sallamam;
Her yolcu az çok aşinam,
Haydi, yolun açık olsun;
Geçtiğin köprüler sağlam,
Tüneller aydınlık olsun.

Nazım Hikmet Memleketimden İnsan Manzaraları'nda o günler nasıl dile gelir:
"Dışarda
peronların orda kalktı 15:45 katarı.
Bu tiren
yataklı vagonuna rağmen
tirenlerin en külüstürüdür,
altı kuruşluk cıgara gibi bir şey" diye anlatır...

Ya da mevsimin değişimi:
"Gülden güzel kokan Arnavutköy çileği
ve asma yaprağına sarılı barbunya ızgarasıyla gelir
Haydarpaşa garının büfesine bahar..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder