Sayfalar

14 Ağustos 2015 Cuma

Aynanın öteki yüzü


O da Eduardo Galeano gibi 13 Nisan'da hayatını kaybetti.
İyi bir yazardı, düşüncelerini çekinmeden söylemekten ve haksızlığın karşısına dikilmekten hiç vazgeçmedi.
Ülkesi Almanya'nın geçmişini kitaplarıyla didik didik edip sorguladı.
1989'da duvar yıkılınca Doğu ve Batı'nın yeniden birleşmesine bile şiddetle karşı çıktı. Büyük Almanya'nın dünyaya yine felaket getireceğine inanıyordu.
2. Dünya Savaşı'nın bizzat tanığıydı. Hitler doğduğu kentte (Almanlar'ın Danzig, Polonyalılar'ın Gdansk dediği) saldırdığında 12 yaşındaydı.
Sadece iyi bir romancı değil, aynı zamanda oyun yazarı, şair, heykeltıraştı.
Onunla tanışıklığım kitabından uyarlanan filmiyle oldu. Büyümek istemeyen Oscar isimli çocuğun gözünden İkinci Dünya Savaşı yıllarını anlattığı Teneke Trampet büyük ilgi uyandırmıştı.
Lise öğrencisiyken izlediğim filmdeki çocuğun camları kıran çığlıkları ve olur olmaz yerde çaldığı trampetin sesi hâlâ kulaklarımdadır.
Kitaplardan uyarlanan filmler çoğu zaman başarılı olmuyor.
Ancak Teneke Trampet, onun da senaryoya katıkısıyla Altın Palmiye ve En İyi Yabancı Film Oscarı dahil aldığı 13 ödülle edebiyat ve sinema işbirliğinin başarılı örneklerinden biri olacaktı.
Fırça gibi bıyıkları, uzun saçları ve piposuyla hafızama kazınan yüzü, çoklukla siyasi tavrıyla karşıma çıkıyordu.
Sosyal Demokratlar'ın ön saflarındaydı. Eleştirilere aldırmadan Alman SDP'ye üye oldu, efsanevi Alman lider Brandt'ın yazılarını kaleme aldı, toplantılarda yanıbaşında oldu.
1959'da yayımlanan Teneke Trampet o zamanhar büyük tartışma yaratmış hatta bir edebiyat ödülünü alması engellenmişti. 
Ancak 40 yıl sonra 1999'da "tarihin unutulmuş yüzünü betimleyen eğlenceli kara masallarıyla" Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görüldü.
Dilbalığı, Telgte'de Toplantı, Kafadan Doğumlular, Kurbağa Güncesi, İzmarit, Yengeç Yürüyüşü kitapları Teneke Trampet kadar konuşuldu, tartışıldı. 
Ancak Soğanı Soyarken'i yayınlamasıyla ortalık birbirine girdi. 17 yaşında iken Nazilere katıldığını ve bir SS üyesi olduğunu itiraf ediverdi. 
Mesajı açıktı: ben yüzleştim siz de aynısını yapın. 
Muhalif kimliğini her alanda gösterdi. Ülkesinin göçmen kimliği politikalarına kızgındı, partisinden istifa etti. 
Almanya'da minareli caminin zamanı gelmedi mi diye sordu. 
Türkiye'yedeki türban yasağının anlamsızlığını dile getirdi. Ermeni meselesiyle yüzleşmekten kaçınmayın diye seslendi. Hindistan'a bile uzanıp kast sistemini eleştirdi.
Ölümünün ardından onun gibi ikisi de Doğu Almanya kökenli olan Cumhurbaşkanı Gauck ve Başbakan Merkel, gerek sanatsal gerekse siyasal tavrıyla Almanya'nın savaş sonrası tarihini biçimlendirdiğini vurguladı.
"Yazarlık doğruları, gerçekleri söylemeyi gerektirir. Bunu yapamayacak olanların, bu işi yapmamaları lâzım. Ayrıca, yazar kaybedenlerin tarafında olmak zorundadır. Tarih genellikle muzafferlerin tarihini anlatır ve bu bir boşluk doğurur. Bu boşluk edebiyatla doldurulabilir." (Agos) diyordu. 
Günter Grass'tı adı. 87 yaşında öldü, o da Avrupa'nın vicdanı olarak tarihe geçti.
(Sabah Kitap ekinin Mayıs 2015 sayısında yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder