Sayfalar

6 Ağustos 2015 Perşembe

Hayata dokunmak için..


Fransa'nın Alzas bölgesi Alman kültürüyle iç içe geçmiş bir masal diyarı. Doğası, tarihi, gelenekleriyle ve samimi insanlarıyla farklı bir rota...

Rakamlara göz gezdirirken bir yandan da "Dünyada Paris'i görmeyen kalmış mıdır acaba" diye düşünüyorum. Geçtiğimiz yıl Fransa yine dünya rekoru kırarak 84.7 milyon turist ağırladı, bunun yalnızca 35 milyonu başkent Paris'i ziyaret etmiş.Bohemliği, sanat akımlarına ev sahipliği yapması, modanın öncüsü, yemeğin ve eğlencenin merkezi Paris üstüne yazılan romanlar, şiirler, filmlerle dünyada en çok bilinen şehir ünvanını kolay kolay kaptıracağa benzemiyor.
Ancak Alzaslılar "Fransa yalnızca Paris, Cannes, Marsilya'dan ibaret değil, biz de varız" diyerek pastadan daha büyük bir pay kapmak için kolları sıvadı.
Yılda 18 milyon ziyaretçi çeken Alzas bölgesinde ne ararsan var, doğa, tarih, görkemli mekanlar, masalsı ortaçağ kasabaları... Ve tarihi üzüm yolu, şarap da eksik değil.
Kendilerini Alzas tutkunu olarak tanıtan üç girişimci Claude Schmitt, Claude Onimus ve Christophe Seyfritz aralarına 12 girişimciyi alarak geçtiğimiz temmuz ayında (2014) Alsace Welcom'u kurdu. Ve tanıtım için de ilk olarak Türkiye'den turizmcileri ağırladı.
Alsace Welcome'ın Strasbourg'taki temsilcisi gazeteci Fahri Ekmekçi ve Türkiye'den de sofra tarihçisi, üzüm ve şarap uzmanı Murat Yankı'nın eşliğinde, dört gün boyunca kilometrelerce yol kat ettik.
Bizim yolumuz daha çok dağların arasındaki şirin oteller başta olmak üzere, müze, eğlence yerleri, üzüm bağları, şarap üretilen tarihi imalathaneler ve köylerden geçti.
Çünkü Alzas'ı farklı kılan da yüzyıllar boyunca yitirmediği gelenekleri, mimarisi ve doğasıydı...
Bölgenin başkenti Strasbourg...
Mulhouse ve Colmar'da önemli yerleşim bölgeleri, geçmişleri çok eskilere uzanıyor. Büyük ve kalabalık kentler olmalarına rağmen mütavazılıklarını koruyor.
Doğaya ve tarihe ihanet etmeden pekala yeni bir kent nasıl inşa edilir bunun en güzel örneklerine Alzas'da tanık oluyoruz.
Alsace Welcome'un kurucularından Claude Schmitt, "Türkiye fiyat ve kalite dengesi açısından çok başarılı. Rakip olamayız" diyor. Belli ki Türkiye'nin hızla yükselen orta sınıfı, THY başta olmak üzere yerli havayollarının çıkışını belli ki gözardı etmiyor. Bu yüzden Türkiye'nin önde gelen turizm şirketlerinin yöneticilerine bu geziyi hazırlamışlar.
Alzas'da merkezi yerlerin yanı sıra çok özel noktalara da ulaştık. Halkın arasına karışıp pazarları gezdik, kaz ciğerinin tadına baktık.
Dağ köylerinden geçtik, üzüm bağları arasındaki otellerde kaldık, kasabalarda ağırlandık.
Tarihi üç, dört kuşak gerilere giden şarap imalathanelerini gezdik. Buraların turist arsızı olmaması en büyük şansı; nasıl olsa o olmazsa öbürü gelir demiyorlar.
Kısacası Alzas'da hayata dokunduk...


Bir kasabadayız. Alsace Welcome yöneticileri ve kasabanın aynı zamanda belediye başkanı da olan şarap üreticisi üçüncü Claude, turizmci ve gazetecilerden oluşan Türk heyetini ağırlıyor.

Kendini Fransız sanan Almanlar

"Bunlar kendini Fransız sanan Almanlar" diyor Murat Yankı otobüsümüz üzüm bağlarının ve tarihi köylerin arasında yol alırken. Fransa'nın Alzas bölgesi Almanya sınırında Ren nehri boyunca yukarıya doğru ip gibi uzanıyor. Hemen alt tarafında ise İsviçre var. Murat Yankı bir düşünürün "Biçim olarak Alman, ruh olarak ise Fransız" dediğini aktarıyor ve ekliyor: Evlerin biçimi, düzen, temizlik tam olarak bir Alman kentini yansıtırken, yaşam keyfi ve canlılığı ise Fransız özellikleriyle karşımıza çıkıyor. Bundan daha iyisi ne olabilir ki?
Geçmişte çok büyük acılar yaşayan Alzas iki büyük Dünya Savaşı'nın tam ortasında yer almış. Ve tam 5 kez el değiştirmiş, bir Almanlar'ın bir Fransızlar'ın olmuş.
Yankı, "1870'de doğup, 1945'te ölen bir kişi tam beş kez milliyet değiştirmiş oluyor" diye örnekliyor.
Yani 1945'teki büyük savaş bittikten sonra kalıcı bir barış için Alzas'ın seçilmesi boşuna değil.
Alsaz bölgesinin başkenti Strasbourg'u bilmeyen yoktur, aynı zamanda Brüksel'le birlikte Avrupa Birliği'nin de başkenti olarak geçer. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu'na ev sahipliği yapan Alzas'ın başkenti bu ünvanı boşuna almamıştır. Alzas'daki evlerde çiçekten geçilmez, gözlerinizi alamazsınız, kapıların dışına bile asıyorlar. Nedeni ise savaştan çıkan halka moral vermek. Fransızlar'ın kahramanı General De Gaulle'ün önerisiyle başlayan gelenek hala sürüyor.
Ve her yıl bir bölge çiçek şehir seçiliyor.
Birbirini acımasızca boğazlayan iki halk uzun süredir Avrupa'nın birleşmesiyle barışçıl bir şekilde yaşıyor. Sınırı ayıran Ren nehrinden elinizi kolunuzu sallayarak geçebilirsiniz. İş yeri Almanya'da olup Fransa'da yaşayan çok kişi var ya da tam tersi. Strasbourg'taki Jean Jaurès durağından kalkan 21. nolu otobüs karşı taraftaki Almanya'nın Kehl şehrine Fransızları taşıyor. Burası daha ucuz olduğu için alışverişlerini yapıp aynı otobüsle dönüyorlar.
2 milyon nüfusu barındıran geniş ve verimli ovalarla kaplı Alzas toprakları tarım için çok elverişli. Ova boyunca son derece verimli topraklar, mısır, şeker pancarı tarlaları ve çok çeşitli üzüm bağları bulunuyor. Üzümlerin çoğu şaraplık olarak ayrılıyor ve şaraba yönelik üzüm tarımı bölgenin en önemli, katma değeri de en yüksek faaliyeti oluyor.
Riesling, Gewürtztarminer, Pinot Gris, Pinot Blanc ve bizdeki Bornova Misketi'nin yakın akrabası olan Muscat d'Alsace yani Alsace Muscat'ı adı verilen beyaz üzüm çeşitleri ve Pinot ailesinin siyah üyesi Pinot Noir bu bölgede üretilen üzüm çeşitleri arasında yer alıyor.
Meraklıları için iki de küçük bilgi.
Ortaçağ derebeylikleri zamanında yapılan görkemli Koenigsbourg Şatosu da görülmeye değer, Şato 20. yüzyıl başında Alman İmparatoru Kaiser 2. Wilhelm tarafından elden geçirilmiş.
Almanlar'ın 2. Dünya Savaşı'nda Yahudiler'i soykırıma uğrattığı toplama kampı da korunuyor. Amerikan uçaklarının tesadüfen bulduğu kampta 60 bin kişi öldürülmüş.
İki kültürün iç içe geçtiği Alzas'ı  seveceksiniz, şimdilerde (Aralık ayı ortası) her yerde Noel pazarları kurulmuş durumda. Otellerde tek boş yer bile yok. Her mevsimde sizi memnun edecektir.
(Sabah Tatil ekinin 17 Aralık 2014 sayısında yayınlanmıştır.)

Alzas fotoğrafları eşliğinde bir gezi için devam etmek isteyenlere....



Colmar'da Noel pazarı dükkanları kuruluyor. Yılbaşına az kaldı.


Tarihi kasaba Obernai'deyiz. Merkeze kurulan ucuzluk pazarı...

Tarihi bir mekanda dini ritüeller arasında sofraya kuruluyoruz. Burası Keşişler Çiftliği... Tek parça halinde yapılmış uzun masanın en ucunda 15 kişi oturuyor diyeyim gerisini siz anlayın.

Colmar'daki bu şirin yerin adı Küçük Venedik.

Avrupa'nın en iyi SPA'sı seçilen La Cheneaudiere Oteli'ne dağların arasından kıvrıla kıvrıla köylerin arasından geçerek vardık. 
Kullanılan malzemeden yemeğe kadar her şey doğal...


Alzas geleneklerinden biri evlerin damında yaşatılıyor. 
Eğer şişe varsa (üstte) bu evde evlenmeye hazır bir erkek var demek, kalp ise (en üstte) bekar bir genç kızı simgeliyor. 

Baharatlı Ekmek Sarayı görsel bir şölen. 


Hele çocuklar için hazırlanan bölüm tek kelimeyle muhteşemdi. 

Bizim için zencefilli Sabah yazılı ekmek bile yaptılar.


Kirwiller bir köy ama gazino mu desem müzikhol mu desem dev bir eğlence yerine ev sahipliği yapıyor. 
Gazinoda harika bir kabare şov izledik. 


Fransızlar'ın kaz ciğeri düşkünlüğünü bilmeyen yoktur. Hayvan hakları örgütleri eziyet ettikleri için üreticilere çok kızgın. Yemeği afiyetle yedikten sonra restoranın sahibine (altta) utanmadan "tepkilere ne diyorsunuz" diye sorduk. İtiraf edeyim kaz ciğeri çok lezzetliydi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder