Sayfalar

16 Ekim 2013 Çarşamba

Doğu'dan Uzakta...


İnsanoğlu'nun en kadim toprakları yine kan revan içinde...
Semavi dinlerin yeşerdiği, Yahudilerin, Hıristiyanların ve Müslümanların kutsal mabetlerinin mekanı Ortadoğu, milyarlarca insanın manevi iklimini şekillendirdi. Peki bu acımasızlığı, zalimliği, ceberrutluğu nasıl tarif edeceğiz. Bu topraklarda kan hiç dinmedi "böyle geldi böyle gidecek" demek yeterli mi?
Tarihe bakıp istatistiklere sığınmak mümkün ama yüzlerce cesedin yan yana sıralandığı fotoğraflarla yüz yüze gelince ne yapacağız.
Üç din de "öldürme, zalim olma, haksızlık yapma, yoksa hesap sorulur" diye emrederken böyle bir şey nasıl yaşanır...
Hepsinden acısı ve yaralayıcı olan Müslümanlar'ın Müslümanlar'a zülm etmesi, gözünü kırpmadan topla, tüfekle yetinmeden toplu katliamlara yol açacak şekilde kimyasalla öldürmesi, yok etmesi...
"Bir kişiyi nedensiz öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibi olur" ayetini nasıl anlayıp nasıl yorumladılar acaba...
Petrol, güç, strateji, politik dengeler şu bu...
Her şey bu kadar basit mi... Olmaz olmamalı...
Ya dünyanın bugüne kadar neredeyse sessiz kalması. Artık vahşetin boyutu saklanamayacak hale gelip toplu bir katliama dönüşünce çıkan cılız sesler...

Bir süre önce okuduğum Amin Maalouf'un son romanı Doğu'dan Uzakta son günlerde yaşananların perde arkası gibiydi... Doğu'nun en güzel masallarını Semerkand, Afrikalı Leo, Tanios Kayası, Doğu'nun Limanları kitaplarında anlatan Lübnanlı yazar Maalouf bu kez kaderin ve tarihin acımasızlığında terk ettikleri yurtlarına dönen bir grup arkadaşın hikâyesini anlatıyor.
1970'lerde gençliklerinin en güzel dönemlerinden sonra, ülkelerinde patlak veren iç savaştan sonra farklı yerlere dağılan ve yıllar sonra, eski arkadaşlarından birinin cenazesi için tekrar ülkelerine dönen bir grup arkadaş...
Aralarında her dinden ve ırktan insan var...
Müslümanlığın ve Hıristiyanlığın değişik mezheplerine ait olanlar, Yahudiler, ateistler bile bulunuyor...
Sonra o güzelim vazo kırılıyor...
Maalouf, Lübnan İç Savaşı'nın getirdiği yıkımlara ve Ortadoğu coğrafyasının kültürel, tarihsel ve toplumsal sorunlarına dair önemli gözlemler ve çarpıcı mesajlar veriyor.
Maalouf, Radikal gazetesindeki röportajında kitabın kahramanı Adam'ın (Adem) isyanının aslında kendi isyanı olduğunu itiraf etmiş. Maalouf, farklı mezheplerden gelerek dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan arkadaşlarının gözünden, Ortadoğu'nun geçmişini ve geleceğini eleştiriyor. Bunu yaparken yaşanan olayların, o topraklar üzerinde yaşayan insanlar üzerindeki etkilerini açıkça gözler önüne seriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder