Sayfalar

15 Ekim 2013 Salı

"Şimdi yeni şeyler söylemek lazım"

31 Mayıs'tan bu yana Türkiye'ye sarsan olayları konuşuyoruz Aslında birini halletmeden yeni bir durumla karşılaşıyoruz. Vakit kaybetmeden ringin karşılıklı köşelerindan yumruğunu sıkıp dişlerini sıkan öfkeli siyaset ve bu oluşuma körükle giden medya durumu iyiden iyiye içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Ancak hızla sakinleşip eski Soğuk savaş söylemlerini bir kenara bırakmamız gerekiyor.
Artık verilerle, somut elle tutulur bilgilerle konuşmanın, harekete geçmenin zamanıdır.
Bu topraklarda neler neler yaşandı. Ve bedeli de çok ama çok ağır ödendi
Geçen yazıda "yalnız ekonomiler değil insan da küreselleşiyor" diye bitirmiştik.
O küreselleşen kuşak bugün ekonomiden siyasete, değer yargılarından ülkeler arası ilişkilere kadar birçok konuda toplumların kaderini belirlemeye başladı.
Dünya Türkiye'deki hareketin ardından Brezilya'yı da dikkatle izliyor. Kendi ülkelerine de örnek teşkil edecek bir laboratuvar var önlerinde.
İki küçük bilgiyle ilerleyelim.
TÜİK'in verilerine göre Türkiye'de, 31 Aralık 2012 itibarıyla tam 37 milyon 719 bin 498 kişi henüz 30 yaşından gün almamıştı.
Bu 37.7 milyon insanın çok büyük bir bölümü tam rakamıyla 25 milyon 262 bin 731'i de 31 Aralık itibarıyla 19 yaşından gün almamış.
Yani henüz seçmen sıfatını kazanmamış.
Brezilya'ya gelirsek, son 10 yılda orta sınıfa 40 milyon kişi katıldı. Bunun da ezici bir bölümü gençler...
Yani o meşhur sık sık buraya misafir ettiğimiz "Y Kuşağı" denen büyük kalabalıklar...
Gezi Parkı meselesiyle daha çok gündeme gelen bu kuşakla hergün yeni şeyler öğreniyoruz.
Bu kuşağın yalnızca cep harçlığı 101 milyar lira gibi bir rakama ulaşıyor.
Aileleri tercih yaparken onlara soruyor.
Yani aile ekonomisini bu gençler yönlendiriyor.
Özgürlüklerine düşkün olmaları ve partilerin değil hareketlerin peşinden gitmeleri de olaya "dış mihrak" diye bakanların elini zayıflatıyor.
Ayrıca köklerine olan sadakatleri çok derin.
Küreselleşmeyle öğrendiklerini gelenekleriyle birleştirip mizah potasında karıştırıyorlar...
Yaratıcı ve girişimciler, doğru ve huzurlu bir yerde çalışırlarsa o şirketi uçuruyorlar...
Yani ne siyasi kavga ne yüksek maaş ne de rütbe peşindeler...
Özgür olmak, saygı görmek ve mutlu olmak istiyorlar...
Bu başka bir durum artık anlamak ve kulak vermek gerekiyor...
Geleceği onlar belirleyecek, dünya artık yepyeni bir yere doğru gidiyor...
Yüzyıllar ötesinden Mevlana'nın sözlerin kulak vermenin tam zamanı:

"Her gün bir yerden göçmek
ne iyi

Her gün bir yere
konmak ne güzel
bulanmadan, donmadan
akmak ne hoş

Dünle beraber
gitti cancağızım
ne kadar söz varsa
düne ait

Şimdi yeni şeyler
söylemek lazım"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder